3 Ekim 2011

Byron Norton Türkiye'ye Geliyor

Oyun Terapisi Duayeni Prof. Dr. Byron Norton 24 Ekim’de İstanbul’da

Prof. Dr. Byron Norton
Byron’ı ilk tanıdığımda Amerika’da psikoloji mastırımı yapıyordum. Ofisinde oturmuş konuşuyorduk. Bir haftalık yoğun oyun terapisi eğitiminden yeni çıkmıştım. O kadar ağır vakalarla çalışmıştık ki; küçücük çocukların yaşadığı acıları oyun içersinde görmek beni derinden etkilemişti. Aynı zamanda oyunun daha ilk beş dakikasında Byron’ın, çocuğun hangi problem ile başa çıkmaya çalıştığını fark edebilme yeteneğine hayran olmuştum. Platon’un bir sözünü hatırlattı bana; “Konuşarak bir kişi hakkında bir yılda öğrenebileceğini oyunla beş dakikada keşfedersin.”

Byron önce eğitmenim, sonra süpervizörüm oldu. Çok sıkıldığım, bunaldığım bir gün onunla telefonda konuştuğumda şöyle demiştim: “Bazen sanki yeterince ilerleme kaydedemiyorum gibi geliyor, hele terapi kesintiye uğradığında. Belki de bir şey fark etmiyordur.”

Bana şöyle cevap vermişti: “İlk defa ne zaman oyun terapisti olmak istedim biliyor musun? Ailemin hayatımda sadece bir defa ve beş dakikalığına bize uğrayan bir tanıdığı sayesinde. Evimize geldiğinde annemlere merhaba dedikten sonra, yanıma gelip, benimle aynı boya inerek benimle konuşmuştu. Sadece beş dakika sürmüştü ama o güne kadar hiç kimsenin yapmadığı bir şeydi. O gittikten sonra annemlere ne iş yaptığını sordum. Oyun terapisti olduğunu söylediler. Bil ki, oyun oynadığın her çocuk için fark eder. Süresi ne kadar olursa olsun.”
Byron’dan oyun terapisinin dilini öğrenmekle kalmadım, bana en önemli şeyin ilişki olduğunu da öğretti. Dinlemeyi öğrendim ondan; kendim sessiz kalıp, oyunun sesini dinlemeyi. Şanslıydım ki Byron’ın geliştirdiği modelle girdim oyun terapisi dünyasına.

Bir keresinde, başka bir modelde eğitim almış tanınmış bir oyun terapistinin hikâyesini anlatmıştı. Ona gelmesinin sebebi o anki danışanlarından biriyle hiçbir ilerleme kaydedememesi olmuş. Eğitimini aldığı oyun terapisi modeline göre önce danışanının sorununu dinler sonra ona göre bir strateji geliştirirmiş. Danışanın ebeveyni çocuğunun yalan söylemesi ve çalması sorunu ile gelmiş terapiye. Terapist bunun üzerine onunla onlarca seans tavla oynayarak davranışı düzeltmeye odaklanmış. Byron’ın oyun terapisi modelinde, çocuk oyuna girer ve oynar. Eğer isterse oyuna terapisti davet eder ya da etmez. Terapist çocuğu herhangi bir oyuna yönlendirmez. Byron der ki, “Her çocuk kendi sorununu bilir ve imkân verildiğinde bilinçaltı bunu en iyi şekilde ortaya koyar.” Byron’ın deneyimsel oyun terapisi modelinde eğitimini alan terapist gider, tavlayı bir kenara atar ve oyun kurmayı çocuğa bırakır. Sonrası mı? Yalan söylemenin altında aslında bir tacizin yattığını keşfeder.
“Çocuklar saf ve temiz olarak dünyaya gelirler” der Byron. Ve şöyle devam eder: “Çocuğun davranışlarının altında her zaman bir söylem vardır. Bir çocuk agresif davranıyor, hırçınlaşıyor ya da içine kapanıyor, ters cevap veriyor, ağlıyor ya da bağırıyorsa bu davranışı nasıl değiştirebilirimden çok sorulması gereken esas soru; ‘Acaba çocuğum bana şu an bu davranışı ile ne söylemeye çalışıyor’ olmalı. İlgi çekmeye çalışıyor, sözünü ne kadar çok duyarız. İlgi çekmeye çalışan bir çocuktan neden ilgiyi esirgeriz hiç düşündünüz mü? İlgi çekmeye çalışan bir çocuğun ihtiyacı ilgidir, dinlenmektir, onunla geçirilecek zamandır. ‘Ama bütün hafta sonu onunlaydım’ cevabı sadece ebeveynin penceresinden bakmaktır. Peki ya çocuğun penceresi?”
Bugün kimi çocukların hayatına oyun terapisi ile bir şeyler katabilmişsem, ailelere Ebeveyn Okulu eğitimi verebiliyorsam, kendi çocuğuma farkında bir annelik yapabiliyorsam, kendimi her yargıladığımda dönüp sevgiyle onarabiliyorsam bunda Byron’ın katkısı öylesine büyük ki. Ve şimdi Byron İstanbul’a geliyor; buradaki pek çok psikologa oyun terapisi anlatmaya. Ancak daha da heyecanlısı 24 Ekim’de ebeveynlere vereceği “Benimle Oynar mısın” semineri. Ben orada olacağım. Umarım sizleri de orada görürüm.

Psikolog Nilüfer Devecigil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder