11 Aralık 2011

Oyuncakların Dili


Deneyimsel Oyun Terapisi

 Bebekler oyun oynar. Çocuklar oyun oynar. Gençler oyun oynar. Yetişkinler oyun oynar ve yaşlılar oyun oynar. İnsan, yakınında oyun oynayabileceği birini bulursa onunla oynar. Çevresinde kimse yoksa kendi başına oynayacağı bir oyun bulur. Kimi zaman nasıl oynanacağını bildiği bir oyun oynar. Kimi zaman ise oyunun kurallarını o anda uydurur ve oynamaya başlar. Can sıkıntısını geçirmek, bir şeyler öğrenmek, birileriyle ilişki kurmak, tatsız bir düşünceden kurtulmak veya sadece zamanı öldürmek oyun oynamanın nedeni olabilir. İnsanın oyuna olan ilgisi her zaman aktif bir rol alma gereği taşımaz. Bazen başkalarının oynadığı oyunlara izleyici olarak eşlik eder. Televizyon dizilerinde ya da filmlerde “…mış gibi” yapan insanların oluşturduğu hayal dünyasına ortak olur. Tiyatro oyunları ya da dans gösterilerini takip eder. 22 insanın bir topun peşinde koştuğu bir futbol maçını tribünde veya televizyon karşısında izler.

Oyun, tüm insanları çevresinde toplamasına karşı çocukların hayatındaki yeri çok daha önemlidir. Oyun, çocukların ve özellikle bebeklerin henüz yabancısı oldukları çevreye uyum göstermeleri için kusursuz bir araçtır. Bilişsel, duygusal ve fiziksel gelişim üzerinde olumlu etkisi vardır. Ayrıca toplumsal ilişkilerin anlaşılması ve olumlu davranışların kazanılmasında oyunun yeri önemlidir.

Çocuklar oyun oynarken, çevresinde gördüğü neredeyse her tür nesneyi bir şekilde oyuna dahil edebilir. Bir sandalye, uzay gemisine dönüşebilir ya da bir karton kutu kocaman bir ev olarak hayal edilebilir. Bir çocuğun oyun oynaması için kendi hayal gücü dışında aslında hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Ancak yine de çocukların oyun dünyasını zenginleştirmek amacıyla pek çok farklı oyuncak üretilir ve bu oyuncaklar sadece oyun zenginliğini artırmaz. Aynı zamanda çocukların bir iletişim aracı olarak da kullandıkları oyunun alfabesini oluşturur.

Deneyimsel Oyun Terapisi, oyunu ve oyuncaklar yoluyla kendini ifade eden çocuklarla aynı dili kullanarak, iyileştirici etkisini ortaya koymayı amaçlar. Güvenli bir ortamda çocuk koşulsuz olarak kabul görür. Bunun yanı sıra her seansın sonunda, var olan durumu paylaşmak ve çocukların oyunlarında kendilerini nasıl ifade ettiklerini anlatmak amacıyla ebeveynlerle de görüşülür.

Oyuncaklar ne anlatır…

Deneyimsel Oyun Terapisi’nin yaratıcıları olan Carol ve Byron Norton, yıllar süren çalışmaları sonunda her oyuncağın çocuklar için farklı anlamlar taşıdığını tespit etmişlerdir. Çocukların çalışma sırasında yaptıkları oyuncak seçimi ve bu oyuncaklarla oynama şekli yaşadıkları sorunun ortaya çıkmasında ve çözülmesinde son derece önemlidir.

Örneğin; bir çocuk tabanca, tüfek gibi oyuncakları kullanıyorsa öfkesini ifade etmeye çalışıyor olabilir. Oyuncakları kullanarak kale, şato gibi korunaklı alanlar oluşturmaya çalışan bir çocuk yüksek ihtimalle kendini güvende hissetmiyordur ve güvenli bir alana ihtiyaç duyuyordur. Arabalarla oynayan bir çocuk, tehlikeli bir yerden uzaklaşmaya çalışıyor ya da maceracı ruhunu ortaya koyuyor olabilir. Battaniyeye sarılan ya da biberon, emzik gibi şeylerle oyun kurmaya çalışan bir çocuk bebeklik çağındaki bazı sorunları anlatmaya çalışıyor olabilir. Evcil hayvan oyuncakları genellikle aile, ilişki, korunma gibi anlamlar taşırken, vahşi hayvan oyuncakları güç, saldırganlık, hayatta kalma gibi anlamlar taşır. Çocukların oyun sırasında yarattığı alanlar da içinde bulundukları durumla ilgili ipucu verir. Orman, mağara gibi alanlar saklanma, kaçma isteği, sır, macera arayışı, ırmak ve denizler, yolculuk, uzaklaşma, güç, hastaneler, hastalık, ölüm, ayrılma korkusu ya da iyileşme isteği gibi anlamlar taşıyor olabilir.

Burada özellikle dikkat edilmesi gereken şey hiçbir oyuncağın kesin bir anlamının olmamasıdır. Çocuğun nasıl bir ruh haliyle oyun oynadığı oyuncakların ve kurulan oyunun anlamını değiştirir. Oyuncak ayısını bir köşeye bırakan çocuk yeterince ilgi görmediğini anlatırken, aynı oyuncağa sarıldığında ihtiyacını duyduğu sevgi ve şefkati bulduğunu anlatıyor olabilir. Bu nedenle bir çocuğun oyununa dahil olunduğunda onun nasıl bir dönemde olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.

Oyun Terapisti / Psikolog
Tolga Erdoğan

29 Kasım 2011

Mutlu İlişkilerin Formülü Çözüldü

Julie ve John Gottman
"Kendinizi rahatlatın, partnerinizden gelen etkiyi kabul edin, çözülebilir sorunları çözün, devam eden sorunlar hakkında konuşun."

Psikoloji İstanbul Danışmanlık ve Gottman İlişki Enstitüsünce, İstanbul Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu Kampüsünde düzenlenen "Mutlu İlişkilerin Formülü" konferansında konuşan John Gottman, ilişkileri yoluna koymanın aslında şaşırtıcı bir şekilde kolay olduğunu söyledi.

Mutlu ilişkileri sürdürmeyi başaran çiftlerin, günlük hayatlarında birbirleri hakkındaki olumsuz duygu ve düşüncelerinin olumlu olanları etkilemesine izin vermeyen çiftler olduğunu vurgulayan Gottman, şöyle devam etti: "Bu çiftler, birbirlerinin umut ve isteklerini destekleyen, birlikteliklerini ortak bir amaç üzerine inşa eden çiftlerdir. Güçlü bir ilişki evi kurmanın yolu, çiftler arasındaki iletişim frekansının uyumluluk göstermesinden geçer. İlişkinizi yoluna koymak için partnerinizle aranızdaki dostluğu güçlendirin. Sevgi haritaları oluşturarak eşiniz hakkında bilgi sahibi olun. Şefkat ve beğeniyi paylaşın ve bunu partnerinize gösterin. Stresi bir kenara bırakıp hayatınızı eşinize yönelik devam ettirin."

Enstitünün eğitmenlerinden, John Gottman'ın eşi Dr. Julie Schwartz Gottman ise Türkiye'deki evliliklerin ABD'dekilere benzediğini, iki ülkede de ilişki sorunlarının aynı sebeplerden ortaya çıktığını söyledi.

İlişkilerin bitme sebeplerinin başında aldatılma ve aile içi şiddetin geldiğine dikkati çeken Julie Schwartz Gottman, "İlişkimizde aldatmış veya aldatılmışsak, bunun sebeplerini araştırmalıyız. İlişkinin bitmemesi için eşimizle bu sorunların nedenlerini konuşmalı, çözüm için gerekli önlemi almalıyız. ABD'de aileler üzerinde yaptığımız çalışmalara göre, yüzde 60 oranında erkek, yüzde 40 oranında kadın aldatıyor. Erkeklerin aldatma sebepleri cinsel ilişki tatminsizliği değildir. Erkeklerin ilişkide aldatma nedeni, partneriyle arkadaşlık kuramamasından, paylaşımda bulunamamasından kaynaklanmaktadır" diye konuştu.

ABD'de 35 yıldır 3 bin çift üzerinde çalışmalar yaptıklarını, çiftlerin ayrılma sebeplerinin genellikle aynı sorunlardan kaynaklandığını vurgulayan Julie Schwartz Gottman, çiftlerin birbirlerinden uzaklaşmaları yerine birbirlerine yaklaşmalarını, birbirlerinin dünyalarını tanımalarını önerdi.

Julie Schwartz Gottman, "Kendinizi rahatlatın, partnerinizden gelen etkiyi kabul edin, çözülebilir sorunları çözün, devam eden sorunlar hakkında konuşun" dedi.

Kaynak : www.milliyet.com.tr

25 Ekim 2011

"Benimle Oynar Mısın..."

Benimle Oynar Mısın!

Prof. Dr. Byron ve Carol Norton'dan Deneyimsel Oyun Terapisi ve "Benimle Oynar mısın?"


Psikoloji İstanbul ve Doğa Koleji işbirliği ile 
“Benimle Oynar Mısın?” ve Deneyimsel Oyun  Terapisi eğitimlerini, 17-25 Ekim arasında Ataşehir Doğa Koleji’nde gerçekleştirdik...


Çoğu anne babanın karşı karşıya kaldığında ne yapacağını bilemediği sorunların çözümü Profesör Doktor Byron ve Carol Norton için bir oyun kadar basit. Çocukların duygusal dünyasına açılan kapının sihirli anahtarını elinde tutan, deneyimsel oyun terapisinden yaratıcıları Psikoloji İstanbul ve Doğa Koleji’nin davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. Boşanma sonrası adaptasyon, uyku, yeme ve tuvalet problemleri, öfke saldırganlık sorunları, korkular… Norton çifti tüm bu sorunların çözümü için oynanacak oyunlarını 24 Ekim’de ailelere anlattı.

Oyun çocuğun asıl işidir
Eğitimin adı “Benimle Oynar Mısın?” oyunlar birebir çocukların iç dünyasının yansımasıdır, çocuklar her zaman duyduğumuzdan daha fazlasını anlatır’ diyen Prof. Dr. Byron Norton bu anlatılanları duymanızı, anlamanızı, görmenizi sağladı. 2-11 yaş arasındaki çocuklarla oyun oynuyorlar. Norton’lar geçen 40 yılda okula adaptasyon, korkular, boşanma süreci, yatağını ıslatma, içe kapanıklık gibi pek çok çocuğun yaşayabileceği sorunlar dışında cinsel taciz, ölüme şahit olma ve depremin de aralarında bulunduğu, çok ağır travmalarla karşı karşıya olan yüzlerce çocuğa oyun terapisiyle yardım etmeyi başardılar. Norton çifti 17-25 Ekim arasında ailelere oyun yoluyla çocuklarla iletişim, uzmanlara oyun terapisi eğitimi verdiler.

Psikolog Nilüfer Devecigil:
"Eğlenerek öğreniyorlar
"
Psikoloji İstanbul’da oyun terapisi danışmanlığı yapıyorum. Dört günlük oyun terapisi organizasyonunda yer aldım. Norton çiftiyle uzun yıllar birlikte çalıştım. Oyun Terapisi belli bir travması olmuş çocuklar için geliştirilmiş bir model. Oyunun dilini bilenlerin bu konuda yardımcı olması üzerine kurulmuş bir eğitim. Ama travmadan önce de oyun çocuğun hayatında önemli rol oynuyor. Eğlenerek öğreniyor. Tıpkı Doğa Koleji’nin eğitim modeli gibi. Bu manada bu eğitimin Doğa Koleji’nde olması çok anlamlı oldu. Türkiye’de ise çok yeni oyun terapisi. Şunu biliyoruz ki deneyimsel oyun terapisi çocuktan travmayı atabilecek en iyi yöntem.

Prof. Dr. Carol Norton:
"Her şeyin başı sevgi
"
Çocuklar oyunla hayatı öğreniyorlar. Yaşadıkları travmaları da oyunla çözebiliyoruz. Oyuna ve oyuncağa olan yaklaşımı çocuğun içini yansıtıyor. Aslında çocuğun aynası gibidir oyun. Eğer onlara eğlenceli geliyorsa farkında olmadan öğreniyor. Bebekler ve çocuklar yetişkinlere oranla çok daha fazla nöronlara sahipler. Bu kadar küçükken çok daha fazla ve hızlı öğreniyorlar. Bu yetenek kullanılmadığı zaman da yok oluyor. Bizler oluşmuş nöronları kullanırken onlar için her şey yepyeni. Hayatlarının en fazla alabilecekleri dönemleri çocukluk zamanları. Deneyimsel oyun terapisi almış çocukların büyüdüklerinde kendi çocuklarına karşı çok olumlu yaklaşımlar gösterdiklerini gördüm. Bizler terapist olarak çocukları oyunla anlamaya çalışıyoruz. 2 yaştan itibaren çocuklar bir objeyi alıp ona kişilik veriyorlar. O andan itibaren hayatlarında ne gibi sorunları varsa bunu dışa vurabiliyorlar. Ebeveynlerin çocukların doğru eğitimi için oyuncak seçimini yapabilmeleri gerekir. Önemli olan çocukların hikayelerini anlatabilecekleri türden oyuncaklarının olmasıdır. Şimdiki oyuncaklar çocukların yaratıcılıklarını pek ortaya koymuyor. Aslında en basit oyuncak en iyi oyuncaktır. Ebeveynlerin görevleri arasında çocuğun fiziksel ihtiyaçlarını karşılaması var ebette ama en önemli şey sevmek, onu korumak, rahatlatmak çocuk için her şeyden önemli.


10 Ekim 2011

Benimle Oynar Mısın! Come Play With Me!

BENİMLE OYNAR MISIN!

BU OYUN SİZİN VE ÇOCUĞUNUZUN HAYATA BAKIŞINI DEĞİŞTİRECEK…

40 YILDIR 40 BİNİ AŞKIN ÇOCUKLA OYUN OYNADILAR. VE O OYUNLARLA ÇOCUKLARIN KORKULARINI SİLDİLER, TRAVMALARINI YENDİLER, ENDİŞELERİNİ GİDERDİLER. ŞİMDİ İSTANBUL’A GELİYORLAR.

ÇOĞU ANNE BABANIN KARŞI KARŞIYA KALDIĞINDA NE YAPACAĞINI BİLEMEDİĞİ SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ PROFESÖR DOKTOR BYRON VE CAROL NORTON İÇİN BİR OYUN KADAR BASİT.

ÇOCUKLARIN DUYGUSAL DÜNYASINA AÇILAN KAPININ SİHİRLİ ANAHTARINI ELİNDE TUTAN, DENEYİMSEL OYUN TERAPİSİNİN YARATICILARI PSİKOLOJİ İSTANBUL’UN DAVETLİSİ OLARAK TÜRKİYE’YE GELİYOR...

Boşanma sonrası adaptasyon, uyku, yeme ve tuvalet problemleri, öfke-saldırganlık sorunları, korkular… Norton çifti tüm bu sorunların çözümü için oynanacak oyunlarını, Psikoloji İstanbul ve Doğa Koleji işbirliğiyle, 24 Ekim’de ailelere anlatacak.

Ve bu şansı, 13 milyonluk metropolde yalnızca 500 kişi yakalayabilecek. 


OYUN ÇOCUĞUN ASIL İŞİDİR…

Eğitimin adı “Benimle Oynar Mısın?” ‘oyunlar birebir çocukların iç dünyasının yansımasıdır, çocuklar her zaman duyduğumuzdan daha fazlasını anlatır’ diyen Prof. Dr. Byron Norton bu anlatılanları duymanızı, anlamanızı, görmenizi sağlayacak.

2-11 yaş arasındaki çocuklarla oyun oynuyorlar. Norton’lar geçen 40 yılda okula adaptasyon, korkular, boşanma süreci, yatağını ıslatma, içe kapanıklık gibi pek çok çocuğun yaşayabileceği sorunlar dışında cinsel taciz, ölüme şahit olma ve depremin de aralarında bulunduğu, çok ağır travmalarla karşı karşıya olan yüzlerce çocuğa oyun terapisiyle yardım etmeyi başardılar.

Norton çifti 17-25 ekim arasında İstanbul’da olacak.

24 Ekim’de ailelere oyun yoluyla çocuklarla iletişim, 20-23 ekim’de uzmanlara oyun terapisi eğitimi verecekler.

Eğitim Yeri: Ataşehir Doğa Koleji Konferans Salonu

Eğitim Tarihi: 24 Ekim 2011

Eğitim Ücreti: 300 TL

Eğitim süresince simultane çeviri yapılacaktır.

Ayrıntılı bilgi için bize ulaşın:

Psikoloji İstanbul
Danışmanlık Eğitim ve Araştırma Merkezi

Tel 0 212 233 28 38
0 212 233 10 55
0 539 971 25 04

bilgi@psikolojistanbul.com
www.psikolojistanbul.com
-----------------------------------------------------------------------------------------

COME PLAY WITH ME!

Attendance Play with Me Parenting Workshop will enable parents to:
• identify appropriate toys to understand their child’s interior world,
• choose toys appropriate to their child’s temperament and character,
• communicate with their child in an effective and healing way.
• interpret their child’s play,
• make the right decision about their child’s psychosocial development

Does it make sense how or with which toys a child plays?

After participating in Dr. Norton’s workshop, you will learn to use the toys in your therapy room, classroom or home more effectively, and create a set of effective and useful toys for children.

For example; broken toys will help you understand how your child perceives imperfection. Children who throw away their broken toys may fear that s/he will not be loved anymore if s/he makes a mistake.

Or, a child who always play with a toy camera may be trying to tell that s/he misses something or somebody, but cannot express his/her feelings verbally.

Similarly, a child who plays with toy dinosaurs may be trying to tell that s/he cannot forget or give up the thought of something fearful or stressful.

Toy guns or swords have a further meaning.
You can learn more about children and their play from Dr. Byron and Carol Norton.

About Dr. Byron and Carol Norton

Dr. Byron Norton developed the child-centered “Experiential Play Therapy” method. He is a retired Professor of Counseling Psychology in the Professional Psychology Department at the University of Northern Colorado. He has taught play therapy, including supervision, to graduate students as well as professionals. He has also been leading seminars on “Reaching Children through Play” for parents and caregivers for over twenty-five years. Carol Norton is past president of the Colorado Association for Play Therapy. She has provided training and supervision to professionals. Dr. Byron and Carol Norton are the authors of the book, Reaching Children through Play Therapy. Over the last forty years, they have treated forty thousand children through play.

About “Psikolojistanbul”

“Psikolojistanbul” Counseling, Education and Research Centre was established in 2006. Individual therapy, family and marital therapies, institutional counseling and training services are offered by highly trained and qualified therapists in accordance with ethical principles. The center also conducts projects and research studies in Turkey and abroad. The mission of the center is to provide ongoing training, seminars and workshops, in support of life-long learning and professional development. The center provides training programs for professionals and workshops about special developmental issues for families. The “Experiential Play Therapy” workshop will serve the center’s fundamental mission, by helping parents and therapists to reach children through play.

Training Center: Ataşehir Doğa Koleji Conference Hall

Training Dates: October 24th, 2011

Training Fee: 300 TL

Psikolojistanbul
Counseling, Education and Research Centre

Valikonağı Cad. Sezai Selek Sok.
Nur Apt. No:20 K:1 D:5
Nişantaşı- Şişli, İstanbul / TURKEY
(Nearby American Hospital entrance)

bilgi@psikolojistanbul.com
www.psikolojistanbul.com

Tel: (+90-212) 233 28 38 – 233 10 55
Fax: (+90-212) 233 28 89
GSM: (+90) 539 971 25 04

3 Ekim 2011


BENİMLE OYNAR MISIN?        


Benimle Oynar Mısın?

BU OYUN SİZİN VE ÇOCUĞUNUZUN HAYATA BAKIŞINI DEĞİŞTİRECEK…

40 YILDIR 40 BİNİ AŞKIN ÇOCUKLA OYUN OYNADILAR. VE O OYUNLARLA ÇOCUKLARIN KORKULARINI SİLDİLER, TRAVMALARINI YENDİLER, ENDİŞELERİNİ GİDERDİLER. ŞİMDİ İSTANBUL’A GELİYORLAR.

ÇOĞU ANNE BABANIN KARŞI KARŞIYA KALDIĞINDA NE YAPACAĞINI BİLEMEDİĞİ SORUNLARIN ÇÖZÜMÜ PROFESÖR DOKTOR BYRON VE CAROL NORTON İÇİN  BİR OYUN KADAR BASİT.

ÇOCUKLARIN DUYGUSAL DÜNYASINA AÇILAN KAPININ SİHİRLİ ANAHTARINI ELİNDE TUTAN, DENEYİMSEL OYUN TERAPİSİNİN YARATICILARI PSİKOLOJİ İSTANBUL’UN DAVETLİSİ OLARAK TÜRKİYE’YE GELİYOR...

Boşanma sonrası adaptasyon, uyku, yeme ve tuvalet problemleri, öfke-saldırganlık sorunları, korkular… Norton çifti tüm bu sorunların çözümü için oynanacak oyunlarını 24 Ekim’de ailelere anlatacak.

Ve bu şansı, 13 milyonluk metropolde yalnızca 500 kişi yakalayabilecek. 

OYUN ÇOCUĞUN ASIL İŞİDİR…

Eğitimin adı “Benimle Oynar Mısın?” ‘oyunlar birebir çocukların iç dünyasının yansımasıdır, çocuklar her zaman duyduğumuzdan daha fazlasını anlatır’ diyen Prof. Dr. Byron Norton bu anlatılanları duymanızı, anlamanızı, görmenizi sağlayacak.

2-11 yaş arasındaki çocuklarla oyun oynuyorlar. Norton’lar geçen 40 yılda okula adaptasyon, korkular, boşanma süreci, yatağını ıslatma, içe kapanıklık gibi pek çok çocuğun yaşayabileceği sorunlar dışında cinsel taciz, ölüme şahit olma ve depremin de aralarında bulunduğu, çok ağır travmalarla karşı karşıya olan yüzlerce çocuğa oyun terapisiyle yardım etmeyi başardılar. 

Norton çifti 17-25 ekim arasında İstanbul’da olacak.

24 Ekim’de ailelere oyun yoluyla çocuklarla iletişim, 20-23 ekim’de uzmanlara oyun terapisi eğitimi verecekler. 

Eğitim Yeri: Ataşehir Doğa Koleji Konferans Salonu

Eğitim Tarihi: 24 Ekim 2011

Ayrıntılı bilgi için bize ulaşın: 

Psikoloji İstanbul
Danışmanlık Eğitim ve Araştırma Merkezi

Tel  0 212 233 28 38 
       0 212 233 10 55 
       0 539 971 25 04 



Byron Norton Türkiye'ye Geliyor

Oyun Terapisi Duayeni Prof. Dr. Byron Norton 24 Ekim’de İstanbul’da

Prof. Dr. Byron Norton
Byron’ı ilk tanıdığımda Amerika’da psikoloji mastırımı yapıyordum. Ofisinde oturmuş konuşuyorduk. Bir haftalık yoğun oyun terapisi eğitiminden yeni çıkmıştım. O kadar ağır vakalarla çalışmıştık ki; küçücük çocukların yaşadığı acıları oyun içersinde görmek beni derinden etkilemişti. Aynı zamanda oyunun daha ilk beş dakikasında Byron’ın, çocuğun hangi problem ile başa çıkmaya çalıştığını fark edebilme yeteneğine hayran olmuştum. Platon’un bir sözünü hatırlattı bana; “Konuşarak bir kişi hakkında bir yılda öğrenebileceğini oyunla beş dakikada keşfedersin.”

Byron önce eğitmenim, sonra süpervizörüm oldu. Çok sıkıldığım, bunaldığım bir gün onunla telefonda konuştuğumda şöyle demiştim: “Bazen sanki yeterince ilerleme kaydedemiyorum gibi geliyor, hele terapi kesintiye uğradığında. Belki de bir şey fark etmiyordur.”

Bana şöyle cevap vermişti: “İlk defa ne zaman oyun terapisti olmak istedim biliyor musun? Ailemin hayatımda sadece bir defa ve beş dakikalığına bize uğrayan bir tanıdığı sayesinde. Evimize geldiğinde annemlere merhaba dedikten sonra, yanıma gelip, benimle aynı boya inerek benimle konuşmuştu. Sadece beş dakika sürmüştü ama o güne kadar hiç kimsenin yapmadığı bir şeydi. O gittikten sonra annemlere ne iş yaptığını sordum. Oyun terapisti olduğunu söylediler. Bil ki, oyun oynadığın her çocuk için fark eder. Süresi ne kadar olursa olsun.”
Byron’dan oyun terapisinin dilini öğrenmekle kalmadım, bana en önemli şeyin ilişki olduğunu da öğretti. Dinlemeyi öğrendim ondan; kendim sessiz kalıp, oyunun sesini dinlemeyi. Şanslıydım ki Byron’ın geliştirdiği modelle girdim oyun terapisi dünyasına.

Bir keresinde, başka bir modelde eğitim almış tanınmış bir oyun terapistinin hikâyesini anlatmıştı. Ona gelmesinin sebebi o anki danışanlarından biriyle hiçbir ilerleme kaydedememesi olmuş. Eğitimini aldığı oyun terapisi modeline göre önce danışanının sorununu dinler sonra ona göre bir strateji geliştirirmiş. Danışanın ebeveyni çocuğunun yalan söylemesi ve çalması sorunu ile gelmiş terapiye. Terapist bunun üzerine onunla onlarca seans tavla oynayarak davranışı düzeltmeye odaklanmış. Byron’ın oyun terapisi modelinde, çocuk oyuna girer ve oynar. Eğer isterse oyuna terapisti davet eder ya da etmez. Terapist çocuğu herhangi bir oyuna yönlendirmez. Byron der ki, “Her çocuk kendi sorununu bilir ve imkân verildiğinde bilinçaltı bunu en iyi şekilde ortaya koyar.” Byron’ın deneyimsel oyun terapisi modelinde eğitimini alan terapist gider, tavlayı bir kenara atar ve oyun kurmayı çocuğa bırakır. Sonrası mı? Yalan söylemenin altında aslında bir tacizin yattığını keşfeder.
“Çocuklar saf ve temiz olarak dünyaya gelirler” der Byron. Ve şöyle devam eder: “Çocuğun davranışlarının altında her zaman bir söylem vardır. Bir çocuk agresif davranıyor, hırçınlaşıyor ya da içine kapanıyor, ters cevap veriyor, ağlıyor ya da bağırıyorsa bu davranışı nasıl değiştirebilirimden çok sorulması gereken esas soru; ‘Acaba çocuğum bana şu an bu davranışı ile ne söylemeye çalışıyor’ olmalı. İlgi çekmeye çalışıyor, sözünü ne kadar çok duyarız. İlgi çekmeye çalışan bir çocuktan neden ilgiyi esirgeriz hiç düşündünüz mü? İlgi çekmeye çalışan bir çocuğun ihtiyacı ilgidir, dinlenmektir, onunla geçirilecek zamandır. ‘Ama bütün hafta sonu onunlaydım’ cevabı sadece ebeveynin penceresinden bakmaktır. Peki ya çocuğun penceresi?”
Bugün kimi çocukların hayatına oyun terapisi ile bir şeyler katabilmişsem, ailelere Ebeveyn Okulu eğitimi verebiliyorsam, kendi çocuğuma farkında bir annelik yapabiliyorsam, kendimi her yargıladığımda dönüp sevgiyle onarabiliyorsam bunda Byron’ın katkısı öylesine büyük ki. Ve şimdi Byron İstanbul’a geliyor; buradaki pek çok psikologa oyun terapisi anlatmaya. Ancak daha da heyecanlısı 24 Ekim’de ebeveynlere vereceği “Benimle Oynar mısın” semineri. Ben orada olacağım. Umarım sizleri de orada görürüm.

Psikolog Nilüfer Devecigil

40 yılda 40 bin çocuğu oyunla tedavi etti...


ve şimdi yeniden İstanbul'da...
ayrıntılı bilgi için 0212 233 28 38 nolu telefondan bize ulaşın

Oyun ve oyuncaklar aracılığı ile çocukların ihtiyaçlarını ifade etmelerine yoğunlaşan deneyimsel oyun terapisi yaklaşımının yaratıcısı Dr. Byron Norton, 40 yılda 40 bine yakın çocukla oynayarak, onların sorunlarını çözdü.
“Çocuklar duygularını büyükler gibi anlatamadıkları gibi duyguları hakkında büyükler gibi konuşamazlar da” diyen Dr. Norton, çocuklarla yapılan terapilerin büyüklerden farklı olması gerektiğini söylüyor. Psikoloji İstanbul’un davetlisi olarak İstanbul’a geldi, sorularımızı yanıtladı.

Ne zamandan beri çocuklarla oynuyorsunuz?
- Ergen dönemimden beri. Aslında kendimi bildiğimden beri çocuklarla oynamak istedim. Ama herkes bana komik bir şekilde bakıyordu. Ben de psikoloji okudum ve rahat rahat onlarla oynadım. Ancak, benim yöntemim ile eğitim aldığım üniversiteninki farklıydı. Profesörlerim bildiklerini bana öğrettiler, ama fazla bir şey bilmiyorlardı. Doktora yaptığım dönemde de profesörler beni izlediler. Çocuklarla oynarken, kafamda birdenbire ışık çaktı. Aslında çocuklar bize daha fazlasını söylüyorlardı, bizim duyduğumuzdan farklı şeyler anlatmaya çalışıyorlardı. Ben de onlarla oynarken her şeyi yazmaya başladım. Oyuncakların anlamından tutun da, çocukların içinde bulundukları anlamı sorgulamaya kadar her şeyi izledim. Daha sonra hayvanları izledim. Çünkü, çocuklar bir sürü hayvanla oynuyorlardı. Ve bir şeyler görmeye başladım.

Oyuncağı siz mi seçiyorsunuz, çocuk mu?
- Asla ben seçmiyorum, oyuncağı çocuk seçiyor. Oyun terapistleri genelde çocukla konuşur, ben konuşmuyorum. Çünkü, çocuklar oyun oynarken daha derine iniyor. Örneğin, elindeki vahşi hayvanla bana saldırıyorsa ben ağlıyorum, üzülüyorum. Çocuğun yaşadığı duyguları dışavuruyorum. Çocuk, o zaman onu anladığımı anlıyor. Bu oyun sürecinde çocuk yavaş yavaş kendi gücünü kazanmaya başlıyor. Oyunda normal gülücüklere dönülürse çocuk yeniden kendine güvenebilir, yaşına uygun davranabilir.

ÇOCUĞUN İÇİNDEKİ ACIYLA UĞRAŞIYORUZ

Hangi durumlarda oyun terapisine ihtiyaç duyuluyor?

- Önemli birinin ölümü, ebeveynlerin boşanması gibi sebeplerle bana gelebiliyorlar. Bazen de içe kapanıyorlar, davranışlarında sorun yok gibi gözüküyor, ama sorun daha sonra ortaya çıkıyor. Okulda mesela. Ebeveynlerden biriyle bağlanma sürecinde doğru bağlanma olmadığı veya kesinti olduğu zaman, diğer kişilerle ilişki kuramıyorlar. En çok gördüğümüz vakalar, genelde kızgın, bir şeyler fırlatan çocuklar. Aile davranış problemi gördüğü için bize getiriyor. Bazen de korku içinde yaşayan çocuk gelir, karanlıktan korkar vs. Ya da çevresindeki zorlukları kaldıramaz, daha küçük yaşa döner. Üç yaşındayken bir yaşındaymış gibi davranır. Bazen anne babanın şiddetine tanıklık yapar. Biz daha çok uçak kazası, deprem, birini kaybetme ile ilgili olan travmalara bakarız. Biz çocuğun içindeki o acıyla uğraşırız. Çünkü çocuk o acıyla nasıl baş edeceğini bilemez.

Oyun terapisi için yaş sınırı var mı?
- 2 yaş başlangıç olabilir. 9-10-11 de idealdir. Kızlar 1.5 yaşta da başlayabilir. Bazen 13-14’e kadar oynayabilir.

Bir çocuğun sağlıklı olduğunu gösteren en önemli kriter nedir?
- Ebeveyni dışında, çevresindeki herkesle sağlıklı ilişki kurması. Amerika’da ilköğretim 3’üncü sınıflar arasında bir araştırma yapıldı. Şu ortaya çıktı: En iyi iletişim kuran çocuk en başarılı çocuk. Her şey ilişkide gizli. Ne zenginlik, ne geldiği aile önemli.

BABALAR SOSYAL BECERİLERİ ÖĞRETİR

Çocuğun hayatında anne mi baba mı daha önemli?

- Şefkat ve sevgiyle çocuğu büyüten anne. Ona ihtiyacı olan her şeyi veriyor. Aralarında bir sürü dokunma var. Çocuk doğduğu andan itibaren hiçbir şekilde anneden ayrılmıyor. Zamanla anneden ayrılıyor ve dünya ile ilişkisi başlıyor. O zaman baba işin içine giriyor. Dünya ile olan ilişkiyi, sosyalliğin içinde nasıl olacağını gösteren kişi babadır. Ana taşları anne oluşturuyor, baba da modelleme yapıyor. Baba, sosyal becerileri gösterir. Ancak bir şey öğretme gayesinden uzaklaşarak çocukla oynamalılar. Sadece ilişkinin keyfi adına... Yine bir araştırmaya göre baba-çocuk ilişkisi iyi olan ailedeki çocuklar her zaman hayatta daha başarılı oluyor. Bu tür ailelerde baba çocuğu yargılamaz, korkutmaz.

Günümüz gençliğinin en önemli sorunu şiddet eğilimli olması ve bağımlılık. Sizce nedenleri nedir?
- Her yaşın kendine özgü güven duygusu vardır. Bunu kaybeden çocuğun davranışları değişir. Şiddete yönelik, karşı çıkma gibi yönlere döner.

Ya bağımlılık?
- Yine yaşına özgü şeylere sahip olmamakla ilgili. Kendine güven, kontrol etme duygularına sahip olmayınca çocuk kendini iyi hissetmez, bunun yerine başka bir şey bulmak zorunda kalır. O zaman bağımlılık büyük risk.

SORUNSUZ ÇOCUK YETİŞTİRMEK İÇİN

En önemli anahtar çocukla ilişki kurmak.
Ona iyi bir bakım verin. Bu, sadece ihtiyaçlarını gidermek değildir, şevkattir. Aile ile beraber olmaya çocukların çok ihtiyacı var.
Ona güven verin. “Yanımda güvendesin, sakinim, sen de sakinsin” mesajını iletin.
Göz kontağı kurun, dokunun.
Öğretmenler de çocuğun hayatında çok önemli. Öğretmenin çocukla ilgilenmesi, ona sevdiğini göstermesi, zaman zaman “Sen benim için değerlisin” demesi gerek. Onu zorlamamalı, eleştirmemeli, cesaretlendirmeli. En iyi öğrenme stilini bulması için ona yardım etmeli.

BYRON NORTON KİMDİR

Kuzey Colorado Üniversitesi’nin Profesyonel Psikoloji Bölümü, Psikolojik Danışmanlık alanında profesörlük görevinden emekli oldu. 25 yılı aşkın süredir yüksek lisans öğrencilerine ve profesyonellere oyun terapisi eğitimi veriyor. Uluslararası geçerli olan Çocuk Psikoterapisi ve Oyun Terapisi konusunda profesörlük unvanına sahip. Oyun Terapisi ile Çocuklara Ulaşma (Reaching Children Through Play Therapy) ve Cinsel İstismara Uğramış Çocukların Oyun Terapisi ile Tedavisi (Treating Sexually Abused Children Through Play Therapy-yazımı devam ediyor) kitaplarını yazdı.
www.playtherapy.ws

Oyun Terapisi Nedir?

Çocuğun dili oyuncaktır


Çocuğunuz oynadığı tabancayla evdeki büyük bir soruna işaret edebilir. Bir köşeye attığı ayıcıkla size şiddet gördüğünü, taciz edildiğini anlatmaya çalışıyor da olabilir. Tüm dünyada uzun yıllardır kullanılan deneyimsel oyun terapisi artık Türkiye’de de uygulanıyor. İşin uzmanlarıyla konuştuk.

Özkan Güven / ozkguven@gmail.com

ABD’li Dr. Byron Norton tüm dünyada uygulanan ‘deneyimsel oyun terapisi’ modelinin kurucusu ve eğitmeni. 25 yıldır çocuklarla oyunlar oynayarak onları tedavi ediyor. Ailelere, çocuklara oyunla ulaşmanın inceliklerini gösteriyor. Dr. Byron, Oyun Terapisi Vakfı’nın yöneticiliğini yapan eşi Carol Norton ile birlikte 24 Ekim’de Türkiye’ye geliyor. Ataşehir Doğa Koleji'nde büyüklere ‘Benimle Oynar mısın?’ başlıklı bir atölye çalışması gerçekleştirecek. Bunun yanı sıra çocuk psikologlarına ayrı bir seminer verecek. ABD’de Byron ile birlikte çalışan çocuk psikoloğu Nilüfer Devecigil Türkiye’nin tek oyun terapisti. Aile ve evlilik üzerine çalışan psikolog Özge Altan da Psikolojİstanbul’da görev yapan bir uzman. Devecigil ve Altan ile oyun terapisini ve oyuncakların dilini konuştuk.

Oyun terapisi çocuğun yaşadığı öfke, saldırganlık gibi sorunların uzun süreli olumsuz etkilerini erken dönemde müdahale ederek engelleyen bir teknik. Özellikle sözel iletişim kurmanın zor olduğu çocuklara yönelik bir çalışma bu. Nilüfer Devecigil çocukların her zaman daha fazlasını söylediğini, duyduğumuzdan farklı şeyler anlatmaya çalıştığını söylüyor: “Oyuncak, çocuğun dilidir. Çocuklar ancak oyun sırasında günlük hayatında ifade etmekte zorlandığı öfke, üzüntü, kıskançlık gibi olumsuz duyguları özgürce yaşar. Oyuncaklar ve oyunları birebir iç dünyalarını yansıtır. Ancak bunun gerçekleşmesi için çocuğun doğru oyuncakların yer aldığı bir odada, koşulsuz bir kabul ve şefkatle oyun oynaması sağlanmalıdır.”

İstanbul’da böyle bir oyun odası var. Psikolojİstanbul’un bir odası şu an deneyimsel oyun terapisi için kullanılıyor. Özge Altan bu odada tabancadan dinozora çocuğun ilgisini çekebilecek her türden oyuncağın bulunduğunu söylüyor: “Aileler sorunlu çocukları alıp psikoloğa götürüyor ve ‘Alın bunu tamir edin’ diyor. Oysa sorunu ararken ailenin tümüne bakmak gerekiyor. O dönem baba işten mi atıldı, annenin psikolojik sorunları mı var, evde bir kardeş daha mı geldi? Burada terapiyle ilgili özellikle kullandığımız oyuncaklar var. En önemlilerinden biri tabanca. Öfke, saldırganlık, içekapanıklık, kayıp-yas, fobiler, kaygı sorunları, dikkat ve hiperaktivite bozukluğu gibi sorunlar yaşayan çocuklar bu yöntemle tedavi edilebiliyor. Dünyada 30 binden fazla çocuk bu yöntemle iyileştirildi.”

Terapist değil oyun arkadaşı
Peki ama nasıl? Yanıtı Nilüfer Devecigil veriyor: “İki yaş ve üzeri çocukları oyuncak dolusu odaya koyuyoruz. Biz de terapist değil oyun arkadaşıyız o anda. Oyun dilini çözmeye çalışıyoruz. Diyelim çocuk tabancaya uzandı. Tabanca, bilinçaltındaki birçok ayrıntıyı dışa vurur. Saldırganlık, evde kendisini korumak zorunda olduğu birinin varlığını, kızgınlığı, gücü, acıyı, korunmayı işaret eder. Çocuk tabancayı beline takıyorsa güce ihtiyacı vardır. Diyelim oyun arkadaşı olarak terapisti yani beni vurdu. O anda yere düşüp ölürüm. O ‘Uyan’ demedikten sonra uyanmam, müdahale etmem. Bir güç kontrolü kurar kafasında. Bana güvenebileceğini öğreniyor bu şekilde. Çocuğun ilk etapta içinde olan ‘bu dünya güvenilmez’ düşüncesini yok ediyorum. Oyun devam ederken güven tam olarak sağlanmaya başladığında çocuğun bilinçaltında ‘Ben bu kişiye acılarımdan bahsedebilirim’ fikri oluşuyor.”

Devecigil pek çok çocuğun elinden düşürmediği oyuncak ayıyla ilgili ilginç bir anısını da aktarıyor: “ABD’de bir çocuk vardı. Oyun odasına girdiği anda oyuncak ayıyı yere atıyordu. Sonra oynamaya başladık onunla. Ayı, çocuğu temsil ediyordu. Sürekli yere atması da kendisinin bir yere atıldığına işaret ediyordu. Olayı çözdük. Evdeki bakıcının çocuğu taciz ettiği ve hırpaladığı ortaya çıktı.”

Hangisi, ne anlama geliyor?
Top: Asosyal, çekingen çocuklar için kullanılan bir oyuncak. Top ilişkiyi güçlendiriyor, güven veriyor.
Araba: Bir şeylerden kaçış, güvenlik, korunma, yolculuk, savunma, aile sorunlarını çözmekte işe yarıyor.
Oyuncak dinozor: Bu oyuncakla oynayan çocuk geçmişte başına gelen sıkıntılı, korku veren bir durumu tekrar tekrar hatırladığını, aklından çıkaramadığını anlatmaya çalışıyor olabilir.

Biberon: Bebeklik dönemine geri dönme, bakım, kardeş bebeklerle ilgili bir sorunun olabileceğini gösteriyor.
Dürbün: Gözetleme, avlanma, bulma, arama, yakınlık, kendini değerlendirme konularında ipuçları veriyor.
Bebek: Benlik kimliği, bebeklik dönemine geri dönme, rekabet, yakınlık, arkadaşlık ilişkilerini gösteriyor.
Tabaklar-yemek pişirme: İlgilenme, şefkat gösterme, güvenliği işaret ediyor.
Oyuncak kamera: Sürekli bununla oynayan çocuk, hatırlamak istediği, özlediği bir şeyler olduğunu anlatmaya çalışıyor.

 "Benimle Oynar Mısın?" eğitimine katılmak için.. 0212 233 28 38 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.

9 Ağustos 2011

İyi Bir Yalancı Olabilmek...

Etkin ve inanılır bir yalancı olmak çeşitli ortamlarda işinize yarayabilir. Ama her zaman doğal bir yalancı olmak kolay değildir…Hollandalı bilim adamları başarılı yalancıların özelliklerini araştırmışlar. İşte en başarılı yalancılar;

· Manipulatifler: Bu kişiler yalan söylerken korkulu veya kaygılı değildirler. Yalanı planlamışlardır çok rahattırlar ve kendilerine güvenleri tamdır.

· Oyuncular: İyi oyuncular iyi yalancılardır.

· Etkileyiciler: Yalanlarına karşı konulamaz ve ifadeleri dikkati dağıtıcıdır.

· Fiziksel Çekiciler: İyi görünümlü insanlar çok dürüst olarak değerlendirilirler.

· Doğal Performans Sergileyenler: Konuşma sırasında beklenmedik değişikliklere karşı çok iyi ikna ederler.

· Deneyimliler: Pratik mükemmelliğe ulaştırır. Kıdemli yalancılar suçluluk ve korku duygularını çok iyi yönetirler.

· Güvenliler: Yalancılar kendilerine güvenir ve inanırlarsa daha fazla başarılı olurlar

· Duygusal Kamuflaj: İyi yalancılar tam tersi gibi hissettiklerini göstererek duygularını maskelerler.

· Etkileyici Konuşanlar: Etkili konuşan yalancılar ikna edici ifadeleri bulmak için kelimelerle oynayıp zaman kazanırlar.

· Çok İyi Hazırlanmak: Yalancılar yakalanmayı minimuma indirmek için uydurma ve sahte görünebilecek kısımlara iyi hazırlanırlar

7 Ocak 2011

Çocuğunuzun Resimleri....

Genç Sanatçı


 
Çocuğunuzun yaptığı resimleri basit karalamalar olarak adlandırabilirsiniz ama okul öncesinde yaptığı resimler, kendini ifade edebilmesi için son derece değerlidir. Çocuğunuzun yaptığı her çizim, gerçek bir ‘yaratma’dır. İşte bu karalamaları anlamanızın yolları. 


Eline geçirdiği her kalemle, olur olmaz her yere yaptığı bu çizgilerin değerini küçümsemeyin. Çocuğunuz, henüz kendini ifade edebilecek kadar yeterli bir kelime hazinesine ve yazma yeteneğine sahip değil. Ama renkli boyalar ve bembeyaz sayfalar tüm çekiciliğiyle, “Hadi, bana kendini anlat” diye onu çağırıyor. Çocuklar hayal güçlerini yansıtabilmek ve duygularını ifade edebilmek için resmi kullanırlar. Yarattığı her eser çocuğunuzun duygularını açığa çıkarmasında ona yardımcı olur.

Çocuğunuzun yaptığı resimler, gelişim seviyesine göre biçimlenir. Örneğin, 1 yaşındaki çocuğunuz, kağıda kararsız küçük çizgiler yapabilecek durumdadır. 2 yaşında kalemi kendi başına alıp yatay ya da dikey çizgiler çizebilir. 3. yaş günüyle birlikte usta bir karalayıcı olacaktır ki, işte bu gerçek eğlencenin başladığı zamandır!

2 yaş

Çocuğunuz; el ve göz koordinasyonunun oluştuğu, renkleri ve şekilleri öğrenmeye başladığı bu dönemde ilk karalamalarını yapmaya başlar. 2 yaşındaki çocuğunuz gördüğünü ya da çizmek istediğini değil, çeşitli karalamalarla bedeninin istediği şeyi çizecektir, çünkü bu yaş çocukları için resim yapmak, ellerinin ve kollarının hareketini kağıda dökmektir. Önceleri kırık dökük kısa çizgiler, kol hareketleriyle oluşan geniş ritmik çizgiler, daha sonra bilek hareketlerinin oluşturduğu karışık yuvarlak çizgilerden oluşan ve son derece anlamsız görünen bu karalamalar, aslında ileride yazacakları rakamları ya da harfleri oluşturan çizgilerdir. Çocuğunuz rastlantısal olarak oluşturduğu çizgileri kendisinin yarattığını keşfediyor ve her büyük kaşif gibi bundan büyük haz alıyor. Gücünün yansıması ve bu yansımadan aldığı haz, çocuğu, daha iyisini yapana kadar tekrarlamaya iter. Çizmek için yalnızca bileklerini değil tüm kolunu kullandığından; bol bol boş yere ihtiyacı vardır, bu nedenle büyük ebatlarda kağıt kullanmasını sağlamanız daha iyi olur. 3 yaşlarına doğru, rahat rahat karalayabilmek için duvarların ne kadar uygun olduğunu keşfederler. Salonunuzun duvarındaki şaheseri gördüğünüzde “Ne yaptın!” diyerek ani tepkiler vermek yerine, yüzünüze muzip bir gülümseme yerleştirip, bunu bir de kağıt üzerine yapıp yapamayacağını sormayı deneyin. Şaheserlerini buzdolabının üstüne ya da duvara asılmış görmek hoşuna gidecektir. Bu arada, 2  yaş döneminde, yaratıcılığını sınırlayacak boyama kitaplarından uzak durun.

3 yaş

Çocuğunuz 3 yaşından sonra dil ve motor hareketlerinin gelişimiyle birlikte çevresindeki eşyaları tanımaya ve onlara ait sembolleri edinmeye başlar ama bu semboller henüz parmaklarının ucuna dökülmüş değildir. Size yalnızca bir grup çizgi gibi görünen resmi, hatta çoğu zaman bir öncekiyle tıpatıp aynı olan bu bir grup çizgi; ona göre kimi zaman bir çiçek, kimi zaman bir ağaç ya da bir insan bile olabilir. Bu yaştaki çocuklar genellikle daireler ve kareler yapmak için çizgileri birleştirmeye başlarlar. Bu şekillerin içlerini boyayabilir, içine çeşitli çizgiler ekleyebilir, iki nokta koyarak gözleri diyebilir ya da etrafına çizgiler koyarak bir çiçeği ya da güneşi betimleyebilirler. Tipik 3 yaş çocuğu belli bir şey yapmak üzere çizime başlamaz ama yaptıktan sonra çizdiği şeyin bir ağaç ya da kurbağaya benzediğini söyleyebilir, çizdiği şey ona bunları anımsatabilir. Bazen de yaptığı çizimi uzun süre hiçbir şeye benzetemeyebilir, ya da o basit ama basit olduğu kadar engin bilgeliğiyle ‘çizgi’ diyebilir. Bu karalamaların tadını çıkarın, çünkü çok kısa bir süre sonra belirli bazı çizgiler, bir eşyanın ya da nesnenin yerini alacak ve o hep öyle çizilecektir. Bir ağaç çizmeye karar verdiğinde hep aynı ağacı çizecek, hatta temiz bir sayfa isteyip “Başka bir resim yapacağım” dediğinde de yine aynı ağacı çizecektir. Bu aşamada size düşen, çocuğunuzun yarattığı şaheser hakkında onunla sık sık konuşmak ve çizdiklerini anlamaya çalışmaktır. Unutmayın ki, kendini en güvenli ve değerli hissettiği anlar, onu tüm içtenliğinizle dinlediğiniz anlardır. Yaptığı resimlerle ilgili kendi yorumlarınızı sunmaktansa, size ne çizdiğini anlatmasına izin verin. İnanın, sahip olduğu hayal gücüyle sizi şaşırtacaktır!

4 yaş

Renkleri, sembolleri ve şekilleri gerçek hayata çok uygun olmasa da, bu yaştaki çocuğunuz tam bir sanatçı adayıdır. Tipik 4 yaş çocuğu nesnelerin nasıl görünmesi gerektiğine dair olan kurallara uymaz. Bu dönemde yaptıkları resimler bildikleri değil hayal ettikleridir. 4 yaş döneminde çocuğunuzun hayal gücü doruk noktasındadır, masallara düşkünlüğü de bundandır. Resimlerinde kullandıkları renklerin gerçek hayattaki karşılıklarına uygun olup olmaması önemli değildir, önemli olan rengin kendi güzelliğidir. Bir ağacın gövdesinin kahverengi, yapraklarının yeşil olduğunu bilir ama bunu başka şekilde yapmak onun için daha keyiflidir. Resimlerinin gerçekliği, güzelliği ya da çirkinliğiyle ilgilenmezler. Onlar için önemli olan keyifle ve heyecanla resim yapmaktır. Bunu bilmeniz onu yargılamamanızı, eserlerine müdehale etmemenizi sağlayacaktır. Hangi nedenle resim yapılırsa yapılsın, önemli olan çocuğun bu etkinlikten duyduğu hazdır. Hatalarını vurgulamaktan çok, özgünlüğünü ve kendine haslığını övün. Dilediğince hayal kurmasına izin verin. Hayatlarımıza kattıkları en büyük güzellik bu değil mi zaten? 

4.5 yaş

Bu dönemde çocuğunuz kendine en yakın ve en ilginç gelen şeylerin resmini yapmaya başlar. Yani sizin... İlk insan sembolünü, yuvarlak bir baş ve çizgi halinde ayaklar oluşturur. Ama kısa sürede gözler için iki küçük dairenin ve dudak için bir çizginin olduğu bir surat ortaya çıkacaktır -saç ve kulaklar gibi ayrıntıları bile ekleyebilir-. Göz ve ağız gibi hareketli organlar resmin önemli unsurlarıdır. İşte bu zamanlarda gülümsemenizin onun için ne kadar değerli olduğu bir kez daha ortaya çıkar. Edinilen her yeni sembol onun kendi buluşudur, tıpkı bu yaşlarda yaptığı diğer her şeyde olduğu gibi. Yaratıcılığının en yoğun olduğu dönemdedir, henüz yapamama endişesi taşımaz, özgürdür, kendine güvenir, yaptığı her işte en az oyun oynarken olduğu kadar ciddidir, çünkü çok önemli bir iş yapmaktadır. İşte bu yüzden, çocuğunuzun yaptıklarını ve yarattıklarını siz de önemseyin. Çocuğunuz büyük bir ciddiyetle çok önemli bir misyonu yerine getiriyor, keşfediyor! Çocuğunuzu parmak sayıları ya da kol ve bacakların konumu gibi konularla ilgili uyarmayın. Gülümseyen bir suratı ya da çöp adamı nasıl yapacağı ile ilgili konuları ona öğreterek yaratıcılığını kısıtlamayın.

5 yaş 

5 yaşından sonra çocuğunuzun resimleri çok daha ayrıntılı hale gelir. Çevresi hakkında edindiği bilgilerin artmasıyla sembolleri de çeşitlenerek artar. Çizdiği resimler her çocuğun çevresine ve deneyimlerine göre farklılık gösterir. Belli bir şekle takıntılı hale gelebilir: göz kirpikleri ya da hiç bitmeyecek diş sıraları gibi şeyleri ayrıntılı ve büyük ebatlarda çizebilir. Ama çocuğunuz insan çizme konusuyla ilgilenmiyorsa, onu zorlamayın. Hayvanları, arabaları ya da binalar gibi nesneleri çizmeyle daha ilgili olabilir. Bu dönemde resimleri yalnızca çizgi sistemi olmaktan çıkıp, içini boyalarla doldurduğu resimler haline dönüşmeye başlar. Bir süre sonra da şekiller kağıt üzerine gelişigüzel sıralanmaktan kurtulur ve belirli bir düzen alır. Ama henüz perspektif yoktur, şekiller yer ve gök çizgisi arasında bir yerlerde sıralanır. Size düşen yaptığı sanat eserini analiz etmek ya da öneriler sunmak değil, onu basitçe takdir etmektir.


Ebeveyni olarak sizler neler yapabilirsiniz?

·        Çocuğunuzun mümkün olduğunca daha fazla resim yapması için olanak sağlayın, resimlerini anlamaya çalışın.
·        Ona boya kalemi gibi resim malzemeleri alırken, sağlığına uygun olup olmadığına dikkat edin.
·        Çocuğunuzun resimlerini dosyalayarak saklayın. Bu, onun gelişimini daha iyi görebilmenizi sağlar.
·        Yaptığı resimler hakkında onunla konuşarak, hem dil hem de duygusal gelişimine katkıda bulunabilir, hem de içsel dünyasına dair başka yollarla anlatamayacağı şeyler öğrenirsiniz.
·        Resim yaparken elinizden geldiği kadar ona eşlik etmeye çalışın. Siz bir şeyler yazarken onun da resim yapıyor olması, kendine güvenini artıracak, birlikte olduğunuzu vurgulayacaktır.
·        Çocuklar resim yoluyla gerçekle hayal arasındaki farkı öğrenirler. Çizdiklerini anlatmalarına fırsat tanınması, içinde bulundukları dünyaya bakış açılarını anlamanıza ve çocuğunuzun bilişsel gelişimine katkı sağlar.