22 Mart 2010

Bağımlılıkta Kimler Risk Altında ve Koruyucu Faktörler Neler



Bağımlılık, kişinin zarar verici sonuçlar doğurmasına rağmen bir maddeyi kullanması ya da bir davranışını devam ettirmesi, bunları kontrol edememesi olarak tanımlanabilir. Yaygın inanışın aksine bağımlılık sadece dışarıdan alınan bir maddeye ya da alkole özgü değildir. Son yıllarda bağımlılık kavramı alışveriş, televizyon seyretme, kumar, internet ve seks gibi davranışsal durumları da içerecek biçimde genişlemiştir.

Bağımlılık ilerleyen bir süreçtir. Kişi bağımlı olmadan önce bazı evrelerden geçer. İlk zamanlarda kişi sadece merak ya da deneme amacındadır, bu süre zarfında kullanılan maddenin ya da ortaya konulan davranışların olumsuz sonuçları çok belirgin olarak görülmez ve kişi mevcut alışkanlığını değiştirme ihtiyacı hissetmez. Bundan sonra sosyal kullanım ya da düzenli kullanım denilen aşama gelir. Artık kişi bağımlılık yapıcı maddeyi ya da davranışı belli bir düzen içinde (haftada 1, ayda 2, işten çıkınca…vs) gerçekleştiriyordur. Bu aşamada kişi ortak noktası madde ya da bağımlılık yapıcı davranışlar olan bir sosyal ağ oluşturmaya ve bu ağ içinde hareket etmeye başlar. Bu yeni sosyal ağ beraberinde yeni kurallar, normlar ve davranış kalıpları da getirir ve kişi uzunluğu değişen biz zaman dilimi içinde bu yeni topluluğa uyum sağlar, onlarla geçirdiği zaman artar. Artık kişi için mevcut davranışları ciddi olumsuz sonuçlar doğurmaktadır ancak bu dönemde bunlar göz ardı edilir.

Bağımlık yapıcı madde ya da davranışlar devam ettirildiğinde zamanla bağımlılık gelişebilir. Bağımlılık gelişirken, kişi artık zamanının büyük bir bölümünü madde/alkol ya da bağımlısı olduğu davranışı yapmayı planlayarak, yaparak ya da bunların sonuçlarını gizlemeye çalışarak geçirmeye başlar ve buna bağlı olarak yaşam kalitesi de azalır. Bütün bu süreç içinde başta fiziksel sağlık olmak üzere, ruhsal sağlık, aile ilişkileri, arkadaş ilişkileri, iş ilişkileri ve verimlilik ciddi zarar görür.

Kimler Risk Altında

Kişiden kişiye bağımlılığın gelişme zamanı değişmekle birlikte herkesin bağımlılık geliştirme riski vardır. Ancak bazı insanlar için bu risk diğerlerine göre daha fazladır. Bu risk faktörlerini ailevi, sosyal ve bireysel faktörler olarak inceleyebiliriz.

Ailevi faktörler; ailesinde bağımlılık ve ruhsal sorun geçmişi olan, aşırı korumacı ya da ilgisiz ebeveynlik tutumları ile yetişen, aile içi yoğun çatışmalar yaşayan, aile içi şiddete maruz kalan ve/veya şahit olan kişilerin bağımlılık geliştirmeye daha yatkın oldukları görülmektedir.

Sosyal faktörler; kişinin çevresinde bağımlılık yapıcı maddelerin yaygın şekilde kullanılıyor olması, madde kullanımını destekleyici ve teşvik edici tutumların sergileniyor oluşu, kişinin arkadaş çevresinde madde kullanımı olan kişilerin olması bağımlılık riskini arttırmaktadır.

Bireysel faktörler; sosyal becerilerin zayıf olması, ruhsal sorunların olması, hayır diyememe, düşük stres toleransı olan kişilerde bağımlılık riski daha yüksektir. Son olarak kullanım yaşı düştükçe bağımlılık geliştirme riskinin de arttığını belirtmek gerekir.

Koruyucu faktörler

Araştırmalar bazı faktörlerin kişinin bağımlılık geliştirecek davranışlar göstermesini engelleyerek onu bağımlılıktan koruyabilecek bir kalkan görevi gördüklerini göstermektedir.
Düzenli bir aile yaşantısı, sevgi ve anlayışa dayalı güçlü aile bağları hem bağımlılığa karşı koruyucu olurken bir yandan da bağımlılık geliştiğinde kişinin tedavisinde çok iyileştirici bir rol oynamaktadır. Düzenli bir aile yaşantısı ailedeki kural ve sınırların belli olmasını, aile içinde iş bölümü olmasını ve aile üyelerinin birbirleri ile açık iletişimini kapsamaktadır.
Evlilikte yaşanan tatminin, eşlerin birbirleri ile kurduğu kaliteli iletişimin hem ruhsal sorunlar için hem de bağımlık için koruyucu etkisi olduğu görülmektedir.

Sosyal alanda kişinin ilgi alanlarının, hobilerinin olması, kendini ifade edebileceği ve destek alabileceği kişilerden oluşan bir sosyal ağ oluşturması ve bunlara düzenli olarak zaman ayırması da önemlidir. Özellikle gençler söz konusu olduğunda bir diğer koruyucu faktörün doğru bilgilendirme olduğu da görülmektedir. Doğru ve net bilgilerin genci korkutmaya çalışmadan objektif biçimde verilmesinin, bu konuda gencin sorduğu soruları engellemeden onunla iletişim kurulmasının gencin madde kullanım riskini azalttığı bilinmektedir. Bu bilgilere ek olarak aile konu hakkında kendi değerlerini de gence anlatmalıdır.
Psiklog Sevilay Kahveci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder