14 Ekim 2010

35 yılda 3 bin çifti araştırdılar bir bakışta evliliğinize ömür biçebilirler

Banu Tuna / Hürriyet / Ekim 2010

Psikolog doktor John Gottman ile meslektaşı ve eşi Julie, evlilik ve ilişkiler konusunda uzman. John Gottman, Psychotherapy Networker dergisi tarafından ‘Son 25 Yılın En İlham Verici İlk 10 Terapisti’ arasında gösterildi. Yıllardır bu alanda araştırmalar yapıyorlar. ABD’de kendi isimlerini taşıyan bir enstitüleri var. Bugüne kadar 40’ı aşkın kitap yazdılar, yaklaşık 10 bin kişiye mutlu bir evlilik ve ilişki yürütmek hakkında eğitim verdiler.

Türkçe’ye de çevrilen ‘Evliliği Sürdürmenin 7 İlkesi’ kitapları tüm dünyada yarım milyon sattı. 35 yılda 3 binin üstünde çiftle araştırmalar yapan Gottman’lar, mutlu evliliğin sırlarını ortaya çıkardı ve boşanmanın çeşitli tekniklerle önlenebilir olduğunu kanıtladı. Aynı araştırmalardan yola çıkarak özel bir teknik geliştirdiler. Atölye çalışmalarıyla bu tekniği çiftlere öğretiyorlar. 6-12 Ekim’de Psikoloji İstanbul’un davetlisi olarak İstanbul’da da seminerler verecekler. Yeni evli bir çifti, iki saat izledikten sonra evliliklerinin ne kadar süreceğini yüzde 90 isabetle bildiklerini iddia eden Gottman’lara bir-iki soru sormak boynumun borcuydu...

Yeni evli bir çifte bakar bakmaz, 4-6 yıl sonra evli olup olmayacaklarını anlayabileceğinizi söylüyorsunuz. Evliliğin yürümeyeceğinin işaretleri neler?

- İlişkileri yaralayan, ‘Mahşerin dört atlısı’ dediğimiz davranış biçimleri var. Bunlar; eleştiri, aşağılama, savunmada kalma ve görmezden gelme (içine kapanıp iletişimi kesme). Ayrıca eşlerden biri tüm tartışmaları ‘dövüş ya da kaç’ prensibiyle ele alıyorsa, bir anlaşmazlık sırasında olumlu ve olumsuz etkileşim oranı bire birse, bunlar da kötüye işaret. Başarılı çiftlerde bu oran beşe dörttür. Yani 5 olumlu, 1 olumsuz.

İlişkilerinde güçlü sorunlar olsa bile, bir çifte evliliği yürütmeyi öğretebilir misiniz?

- Evet, kesinlikle. İlişkileri gerilmiş çiftlere, gözle görülür bir fark yaratma yeteneği kazandırıyoruz. Elbette her çifte yardım edilemez veya edilmemelidir. Örneğin ciddi boyutta aile içi şiddet varsa, kadının evliliği bitirmesi daha hayırlı.

Evlilikte ilk problemler ne zaman görülmeye başlar?


- Araştırmalarımıza göre genellikle evliliğin ikinci yılında. Balayı etkisi geçiyor ve eşler birbirini gerçekten ve daha derinden tanımaya başlıyor. Bebek de genellikle ikinci yılda yapılıyor.

Bizde üçüncü ve yedinci yıl tehlikelidir, denir. Bunda doğruluk payı var mı?


- Üçüncü yıl gerçekten önemli. Bu dönemde genellikle çocuk yapılmış olur. Çocuklar muhteşemdir ama küçükken çok fazla ilgi isterler. Özellikle de anneden. Bu da annenin zamanını ve enerjisini babayla çocuk arasında bölmesini gerektirir. Koca buna gücenebilir. Ancak araştırmalarımıza göre yedinci yılın özel bir güçlüğü yok. Geldiğimizde Türkiye’deki evlilikleri ve yedinci yılı araştırmamız gerekecek.

Bir evliliği yürüten beş şeyi saymanızı istesem...

- Karısının sözüne kıymet veren, ondan etkilenmeyi sorun etmeyen bir koca, tek eşlilik, saygı, anlaşmazlıklarda ‘mahşerin dört atlısı’ndan uzak durmak ve eşlerin birbirinin ihtiyaçlarına olumlu yaklaşması.

Peki evliliği bitiren beş şey nedir?


- Aile içi şiddet, aldatma, karısının fikirlerine önem vermeyen bir koca, sorunları çözerken aşağılama, eleştiri, savunmaya başvurma, anlaşmazlık durumlarında eşlerden birinin veya ikisinin birden tansiyonu yükseltmesi.

EVLİLİĞİN MODASI GEÇMEZ

Evliliği sağlıklı yürütmenin yollarını konuşuyoruz ama evlilik müessesesinin kendisi hayatta kalmayı başaracak mı? Birlikte yaşayanların, tek başına çocuk yapan kadınların ve boşanmaların sayısı her geçen gün artıyor...


- Evet, bizce evlilik hep olacak. Üstelik çiftler daha iyi ilişkiler kurmayı öğrendikçe daha uzun süreli ve mutlu evlilikler olacak. Araştırmalarımıza göre, anneyle baba arasındaki ilişki, çocuğun sağlıklı büyümesi için çok önemli. Çocuklarımızın iyiliğini düşündüğümüz sürece evlilik müessesesi de sürecek.

Atölye çalışmalarınızın adı ‘sevgi sanatı ve bilimi’. Sanat, yaratıcılık ve yetenek; bilim kesinlik ve nesnellik demek. Bir ilişkiyi yürütmek için bu özellikler mi gerekiyor?

- Bize göre sanat, yaratıcılık ve dürüstlük demek. Doğruyu, daha yaratıcı bir biçimde söylemek... Bilimsel araştırmalarımız sayesinde elde ettiğimiz sonuçları ifade ediyor. Üç binden fazla çifti, sorunlarını tartışırken, çözmeye çalışırken izledik, kaydettik. Sonra o kayıtları, başarılı ve başarısız çiftlerin sırrını çözmek üzere saniye saniye analiz ettik. Psikolojik değer ölçümleri yaptık. Tüm bu veriye dayanarak, yeni evli bir çiftin beş yıl sonra birlikte olup olmayacağını, onları sadece bir-iki saat izleyerek ve yüzde 90 isabetle söyleyebiliyoruz. Ayrıca atölye çalışmaları sırasında öğrettiğimiz yöntemlerin çiftlere ilişkilerini değiştirme fırsatı verdiğini de gördük. İki günlük eğitimden alınan ilham, bir yılın sonunda bile etkisini sürdürebiliyor.

Kimler atölye çalışmalarınıza katılmalı?


- Açık fikirli ve ilişki kurmanın yeni yollarını öğrenmek isteyen her çift katılabilir. Daha evlenmeden gelen çiftler oluyor, böylece daha iyi başlangıçlar yapılıyor. Onlarca yıldır mutsuz bir evlilik sürdüren ama hala ümidini kesmemiş çiftler de geliyor. Çoktan boşanmış ama birbirlerine ikinci bir şans vermek isteyen çiftlerin bile geldiği oluyor.

Neye benziyor bu atölye çalışmaları?

- Ders verirken eşimle canlandırmalar yapıyoruz, komik hikayeler anlatıyoruz. Çiftlerin uygulamasını istediğimiz alıştırmalar oluyor.

EVLİLİĞİ SÜRDÜRMENİN YEDİ İLKESİ


1. Aşk haritanızı geliştirin. Gottman, beyninizde eşinizle ilgili bilgileri depoladığınız yeri aşk haritası olarak tanımlıyor. Ne kadar çok bilgi olursa, o kadar iyi. Eşinizin hayallerini, ilgi alanlarını ve umutlarını bilmelisiniz.
2. Şefkatinizi ve hayranlığınızı ayakta tutun.
3. Birbirinize sırtınızı değil, yüzünüzü dönün.
4. Size bir şeyler öğretmesine izin verin. Bir ilişkide kimliğinizi korumak önemlidir ama eşinizden öğrenmek, esnek olmak da önemlidir. Eğer bu etkileşim karşılıklı olursa, eşler birbirine daha derinden saygı duyar.
5. Çözülebilir sorunları çözün. Halledilebilecek meseleler üzerinde uzlaşmak önemli. Bunun için şu beş basamağı dikkate alın: Yumuşak bir başlangıç yapın, tamir ve telafi girişimlerinde bulunmayı ve bu girişimleri kabul etmeyi öğrenin, kendinizi ve onu teskin edin, özveride bulunun ve birbirinizin hatalarına tolerans gösterin.
6. Tıkanıklığı açın. Temel sorunların çözülememesinin nedeni, her iki tarafın birbirinden çok farklı fikirlerinde inat etmesidir. Bu iletişimin önünü keser. Uzlaşamasanız bile, eşinizle empati kurmaya çalışın.
7. Paylaşılan anlamlar yaratın. Ritüeller, gelenekler, rol veya semboller üzerinden ikinizin de paylaştığı bir değerler sistemi yaratın. Bu sizi birbirinize yakınlaştırır.

Banu Tuna

Bu Röportaj, 02.10.2010 tarihinde Hürriyet Cumartesi ekinde yayımlanmıştır.

Bebek Doğduktan Sonra



Mother&Baby Dergi / Ekim 2010

Çiftlerin % 67’si bebek doğduktan sonraki 3 yılda kendilerini “Mutsuz” olarak tanımlıyor. İlişkilerinden “Memnun” olduğunu belirten %33’lük grup ise, aynı dönemi ilişkileri açısından “Yüksek Düzeyde Stres Yaşanan” bir dönem olarak tanımlıyor. 


İlişki Araştırmaları Enstitüsü kurucusu ve başkanı, aynı zamanda “Baby Makes Three” isimli kitabın yazarı Profesör Doktor John Gottman, bebeğin doğumunun ardından geçen ilk ayların çiftlerin ilişkileri açısından zorlayıcı bir dönem olduğunu belirtiyor. 35 yılı aşkın süredir çiftler arasındaki ilişkiyi güçlü tutabilmek için çeşitli araştırmalar yürüten Gottman’ın, çiftin hayatına bebeğin eklenmesinin ardından oluşan değişimlerle ilgili araştırmasını sizlere sunacak ve konuyla ilgili uzmanımız Psikolog Filiz Kaya’dan görüşlerini alacağız. Bebek doğduktan sonra eşler arasında neler yaşanır? Neler değişir? Olumlu değişimi sağlamanın püf noktaları nelerdir? 

Dünyada konuyla ilgili yapılmış en kapsamlı araştırmaları sunan Gottman, bebek sahibi olan çiftlerin % 67’sinin bebeğin doğumunun ardından geçen 3 yıl süresince, eşleri ile olan ilişkilerini “Mutsuz” olarak tanımladıklarını belirtiyor. Bebekten önce ilişkilerini “Mutlu” olarak tanımlayan binlerce çiftle yapılan bu araştırmada,  çiftlerin sadece % 33’ü bebek doğduktan sonraki dönemde ilişkilerinden “Memnun” olduklarını söylüyorlar. Ancak bu % 33’lük grup da bebek doğduktan sonra geçen ilk 3 yılı aralarındaki ilişki açısından “Yüksek Düzeyde Stres Yaşanan Bir Dönem” olarak tanımlıyor.   Araştırmanın uzun dönemli sonuçlarına bakıldığında, % 67’lik grup içinde yaşanan boşanmaların diğer gruba göre 4 kat daha fazla olduğu görülüyor. 

Çiftler açısından zorlayıcı ama bir o kadar da güzel olduğu bilinen bu dönem nasıl yaşanıyor? Psikolog Filiz Kaya’ya göre, ebeveynliğe geçiş büyük bir değişim dönemi. Bu değişimle, yani ebeveynliğe geçişle başa çıkabilen bireyler ilişkide oluşan değişimleri de olumluya çevirerek ilişkilerini güçlendirebiliyor. Ancak yaşanan değişimle başa çıkamayan kişiler için ise, eşler arası çatışmalar kaçınılmaz hale geliyor ve evlilikler çatırdamaya başlıyor. Değişimin ne gibi noktalarda zorlayıcı olduğunu  uzmanımız kısaca şöyle tanımlıyor: “Ağlayan bir bebeğin yanında romantizm zordur. Çiftler daha önce yaptıkları ve yakınlık hissetmelerini sağlayan pek çok şeyi özellikle ilk aylarda yapamaz hale gelirler. Her ikisinin de çok sevdiği ve belki de uzun süredir bekledikleri o güzel varlık yanlarında olmasına rağmen, beraberinde bir dizi zorluğu ve sorumluluğu da getirir. Bebekler sürekli bakıma ihtiyaç duyar ve bu çoğu zaman her iki ebeveyn için de tam zamanlı bir mesai demektir; dolayısıyla eşler birbirlerine zaman ayıramamaya başlarlar. Fiziksel yorgunluk, çoğu çift için duygusal ve bedensel uzaklaşmaya neden olabilir.” 

Sonuçların çarpıcılığı, olumsuz olan % 67’lik orandan çok, azınlıkta görünen % 33’lük grubun aynı stres düzeyinde değişimi hissetmelerine rağmen, değişim sürecinde ilişkileri açısından bir sıkıntı yaşamış olmaları. Peki nedir aradaki ayrım? Hangi çiftler bebek sahibi olduktan sonra birbirlerinden uzaklaşıyor, hangi çiftler mutlu bir şekilde ilişkilerine devam ediyor? 

Sorumlulukların Artışı

Uzmanlar özellikle bebek eve geldikten sonraki ilk birkaç ayda yaşanan bedensel yorgunluğun pek çok kadında derinleşerek depresyona neden olabildiğini belirtiyorlar. Çoğu çift, bebek eve geldikten sonra daha da belirginleşen yeni sorumluluklarının, beklediklerinden daha fazla olduğunu belirtiyor. Beklentiden yüksek olarak ortaya çıkan zorunluluklar da hissedilen yorgunluğu arttırırken, tükenmeye giden sürenin de kısalmasına neden olabiliyor. Bu durumda her iki ebeveyn de kısa bir süre sonra kendilerini yetersiz, ihmal edilen ve yalnız bireyler olarak algılamaya başlıyor.  Hatta bazı çiftler arasında oluşan mesafe ve her geçen gün artan şiddette hissedilen yalnızlık, bireyleri aldatmaya sürükleyebiliyor. 

Atıfların Önemi 

Psikolog Filiz Kaya, pek çok çiftin bebek doğduktan sonra yaşanan zorlukları  birbirlerine atfetmelerinin ilişkiye yaşattığı olumsuzluğu vurguluyor. “Bebek sahibi olmadan önce danışmanlık alan çiftlerde gördüğümüz belirgin bir farklılık var. Doğum öncesinden itibaren, bebekleri dünyaya geldikten sonra yaşanabilecek olumsuzluklarla ilgili daha önceden bilgi sahibi olan çiftler, aralarında bir problem ortaya çıksa da, bu problemin nedenlerini ilişkilerinde aramıyorlar. Örneğin sorumlulukların paylaşımı ile ilgili bir sıkıntı yaşadıklarında “zaten sen hep böylesin, her şeyi kendi başıma yapmak zorunda kalıyorum” demek yerine, “sanırım bu kadar sorumluluk beni zorluyor; ne yapabiliriz?” sorusunu sormayı tercih ediyorlar. Yaşanan zorluğu birbirlerine ya da ilişkilerinin iyi gitmeyişine değil, değişime ve ihtiyaçların farklılaşmasına atfediyor ve çözümleri de bu farkındalık sayesinde birlikte üretmeye çaba gösteriyorlar. 

Neler yapılmalı? 

Ebeveynlerin bebeklerine verebilecekleri en büyük hediyenin aralarındaki sevgi dolu ilişkiyi ve yakınlığı korumak olduğunun altını çizen Gottman İlişki Araştırma Enstitüsü, “Bringing Baby Home” adlı bir eğitimle binlerce çifte bebek doğduktan sonra da yakınlığı korumak ve ilişkiyi güçlü kılmak için çeşitli öneriler sunuyor. 

Ekim ayında Türkiye’ye gelerek “Mutlu İlişkilerin Formülü’nü” paylaşacak olan Gottman’ların önerileri şu şekilde: 

1. Her çiftin aynı sorunları yaşadığını bilin: Çünkü her çift bebekleri dünyaya geldikten sonra daha fazla stres yaşıyor, daha duygusal, daha savunmacı ve daha fazla tartışma eğilimi yaşayabiliyor. 

2. Bebeğinizle birlikte vakit geçirmenin keyfine varın: Bebek sahibi olmanın keyfine birlikte vardığınız ve hayata getirdiğiniz bu güzel varlıkla birlikte vakit geçirdiğiniz sürece aranızdaki ilişkinin kötüye gitmek yerine daha da güçlenmesi için ne kadar çok neden olacağını göreceksiniz. 

3. Tartışmalarınızın sakin geçmesini sağlayın: Bir çift olarak tartışmamanız mümkün ve sağlıklı olmayacaktır. Tek yapmanız gereken tartışmaları centilmen bir noktada tutmak. Daha yumuşak cümlelerle, daha çok ne düşündüğünüzden, ne hissettiğinizden ve neye ihtiyaç duyduğunuzdan bahsederek tartışın. 

4. Aranızdaki paylaşımın ve arkadaşlığın eksilmemesini sağlayın:  Birbirinize olan biten hakkında konuşmak için zaman ayırın. Hayatınızda pek çok şey değişti ve 5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz, hayatınızla, çevrenizdeki insanlarla ilgili neler düşünüyorsunuz vb. konularda yeniden konuşmak ve birbirinizin şimdi ne düşündüğünü öğrenmeye ihtiyacınız var.
5. Cinsel yaşamınıza özen gösterin ve cinsellikten aldığınız keyfi arttırın: Bebeğinizin doğumunun ardından aranızdaki yakınlığı bozmamak adına en çok özen göstermeniz gereken paylaşımınız cinselliğiniz olacaktır. Cinsel yaşamdan aldığınız hazzın devamlılığını sağlamak için eşinizle konuşun, neler istediğinizi nelere ihtiyaç duyduğunuzu belirtiyor olun. 

6. Baba-bebek arasındaki ilişkinin yakın ve sıcak bir ilişki olmasını sağlayın: Babalar ve bebeklerinin arasında yaşanacak olan sıcak ilişki, bir çift olarak da mutlu olmanızı sağlayacaktır. Pek çok çift için bebek dünyaya geldikten sonra yaşanan yalnızlığın nedeni anne-bebek arasındaki yakın bağa yaklaşamayan babalardır. Dolayısıyla anneler de babalar da farkına bile varmadan kendilerini yalnız hissetmeye başlayabilirler. 

7.  İlişkiyi zenginleştirecek yenilikler geliştirin: Bir çift olarak yaşamınızda oluşan bu güzel değişikliğe uygun yeni rutinler geliştirmeye çalışın. Birbirinize nelerden keyif aldığınızı, birlikte neler yaptığınızda mutlu olduğunuzu yeniden sorun ve birbirinize zaman ayırın. 
 
Çiftlerin % 67’si ne yaşıyor? 

Çiftlerin üçte ikisinde, bebek sahibi olduktan sonra ilişkilerinde hissettikleri doyum belirgin bir biçimde düşüyor. Çatışmaların oranında ve çiftlerin birbirine uyguladıkları duygusal şiddette bir artış yaşanıyor. Çiftler daha sık tartışmaya ve daha az yakınlık hissetmeye başlıyor. Birbirlerine duydukları tutku azalıyor; cinsellik ve romantizm de ciddi bir şekilde sekteye uğruyor. Değişen tüm bu koşullar, pek çok çiftin diğer etkenlerin de birleşimi ile boşanmasına neden olabiliyor. 

Peki ya bebekleri? 

Pek çok araştırma, çatışmalı ilişkiler yaşayan çiftlerin bebeklerinin, gelişimsel sıkıntılar yaşadığını göstermektedir. Ebeveynlerin stresli, yalnız, depresif hissetmeleri, bebeklerine daha az tepki vermelerine neden olmaktadır. Mutsuz ebeveynler tarafından yetiştirilen bebeklerin geç konuşan, tuvalet eğitimini geç alan, motor gelişimini yaşıtlarına göre daha sonraki dönemlerde tamamlayabilen bebekler oldukları ve yaşamın ilerleyen yıllarında özellikle sosyal ortamlarda düşük özgüven sahibi olduklarını göstermektedir.

 
Bebeğinize verebileceğiniz en büyük hediye, ikiniz arasında yakın ve mutlu bir ilişki sağlamak olacaktır.
                     
                       Prof. Dr. John M. Gottman