27 Ocak 2010

Psikoloji İstanbul'dan Nurturia Üyelerine Özel Olumlu Ebeveynlik Becerileri Workshop'u



Psikoloji İstanbul olarak Nurturia üyelerine özel "Olumlu Ebeveynlik Becerilerini" geliştirmek üzere dışarıdan katılıma kapalı bir workshop düzenliyoruz. Anne-baba ve adaylarının katılabileceği workshıp soru-cevaplarla tartışma ortamında gerçekleştirilecek. Katılım 20 kişi ile sınırlı ve ücretsiz. Seminere katılabilemek için ise Nurturia'ya üye olmanız gerekiyor. Üye olmak için tıklayınız.

Olumlu ebeveynlik, yanlış davranışları önlemek ve kendi kurallarınızı çocuğunuza en net ve anlaşılır şekilde öğretmek için ihtiyacınız olan yöntemleri sağlar. Psikoloji İstanbul Çocuk ve Ergen Bölümü Psikologlarından Sevilay Kahveci ve Tolga Erdoğan tarafından verilecek workshop'ta olumlu iletişim yöntemlerini kullanmayı öğrenerek çocuğunuzun huzurlu bir ortamda yaratıcı gücünü geliştirme ve çocuğunuz için sağlıklı bir gelişim fırsatı bulacaksınız.

Olumlu Ebeveynlik Becerileri
Psk. Sevilay Kahveci ve Psk.Tolga Erdoğan
Tarih: 13 Şubat 2010 Cumartesi
Saat: 13:00-15:00
Yer: Psikoloji İstanbul Danışanlık Eğitim ve Araştırma Merkezi

Kayıt ve daha fazla bilgi için:
Psikoloji İstanbul Danışmanlık Eğitim ve Araştırma Merkezi Adres: Halaskargazi Cad. Çelik Palas Apt. No:120 D:2 ŞİŞLİ İSTANBUL (Harita) www.psikolojistanbul.com bilgi@psikolojistanbul.com Tel: 0212-233 28 38

Katılmak için hemen kaydınızı yaptırın. Psikoloji İstanbul'un Nurturia grubuna üye olarak da iletişime geçebilirsiniz.

Paylaş

17 Ocak 2010

Daha Başarılı Bir Performans için Sınav Kaygısı ile Başa Etme ve Performans Geliştirme Grup Çalışması...


Psikoloji İstanbul Çocuk ve Ergen Bölümü olarak bu yıl sınava girecek 12-18 yaş arası öğrenciler için, “Sınav Kaygısı ile Baş Etme ve Performans Geliştirme” grup çalışması düzenliyoruz.

Sınav Kaygısı, sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan, yoğun kaygı, endişe ve korku duygularının bir arada yaşanması durumu olarak tanımlanabilir. Normal olarak her insan çeşitli durumlarda bu duyguları yaşar ancak henüz gelişimleri devam eden çocuk ve gençlerde bu durum kolaylıkla başa çıkamayacakları bir hal alabilir.

Sınav kaygısının en temel belirtileri arasında;

Sınav öncesinde; ders çalışmada güçlük, konsantre olamama, gerginlik, ders çalışmayı sürekli olarak erteleme, sınavdan bir gece önce ya da sınav sabahları tekrarlayan mide bulantısı, baş ağrısı, yorgunluk, uyanamama, okula gitme konusunda isteksizlik,

Sınavdan hemen önce; yaşanan yoğun korku, bildiği her şeyi unuttuğunu düşünme, aklından sürekli olarak “ya başarılı olamazsam” ve benzeri düşüncelerin geçmesi, nedeni bilinmeyen gerginlik ve sıkıntı hisleri, kalp atışlarının ve nefes alışların hızlandığını hissetme,

Sınav sırasında; ellerin terlemesi, mide krampları ya da mide bulantısı, ağız kuruluğu, ellerde ve ayaklarda engellenemeyen ritmik hareketler, zihninde hiçbir şeyin kalmadığını hissetme, okuduğunu anlayamama, dikkatin kolay dağılması, konsantre olamama, sürekli olarak yazdıkların silip değiştirilmesi, bildiği halde sorunun cevabını hatırlayamama, yanlış yapma korkusu yer alır.

Her yıl yaklaşık iki buçuk milyon öğrenci eğitim yılı sonunda yapılan SBS, ÖSS gibi genel değerlendirme sınavlarına giriyor. Yapılan araştırmalar bu sınavlara giren her dört öğrenciden birinin sınav kaygısı yaşadığını işaret ediyor. Sınav sırasında yaşanan tüm sıkıntılar destek alındığı takdirde kolaylıkla üstesinden gelinebilen durumlardır.

Psikoloji İstanbul Çocuk ve Ergen Bölümü psikologları olarak, sınava girecek öğrencilerin erken yaşlarda yaşadıkları bu sıkıntıyı aşmalarına yardımcı olmak ve daha iyi bir performans göstermelerini sağlamak amacıyla 22 Ocak-5 Şubat tarihleri arasında, “Sınav Kaygısı ile Baş Etme ve Performans Geliştirme” programı düzenliyoruz. 6. sınıftan 12. sınıfa kadar 4 farklı yaş grubuna özel gruplar oluşturulacak programının içeriğinde, bireysel görüşme ve değerlendirme, grup çalışmaları, grup çalışması sonunda ailelerle birebir görüşmeler ve sınava kadar ailelerin yapabilecekleri ile ilgili bir yol haritasının oluşturulması başlıkları bulunuyor.


Sınav Kaygısı ile Baş Etme ve Performans Geliştirme Programı
Tarih : 22 Ocak- 5 Şubat 2010
Yer : Psikoloji İstanbul
Katılım Yaş Grubu: 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12. sınıflar
İçerik :
• Genç ile bireysel görüşme ve değerlendirme
• Grup çalışmaları (4 oturum)
• Grup çalışması sonunda ailelerle birebir görüşmeler
• Sınava kadar ailelerin yapabilecekleri ile ilgili bir yol haritasının oluşturulması

Kayıt ve ayrıntılı bilgi için:
Psikoloji İstanbul Danışmanlık Eğitim ve Araştırma Merkezi
Web: www.psikolojistanbul.com
Adres:Halaskargazi Cad. Celik Palas Apt.
No:120 D:2 SİSLİ -ISTANBUL
Tel: 0212-233 28 38

12 Ocak 2010

ANAOKULUNDA ÇALIŞACAK PSİKOLOG VE REHBER ÖĞRETMENLERE İÇİN EĞİTİM PROGRAMI

Okul öncesi dönem, çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimi açısından yaşamında çok büyük bir yer tutmaktadır. Pek çok psikolog, çocukların bu ilk sosyalleşme sürecinde anaokullarında çalışmayı tercih ederek zengin bir deneyim kazanmaktadır. Bu alanda ilerlemeyi düşünen psikologlar, çalışma yöntemi ve uygulamalar ile ilgili zorluklar yaşamaktadır. Psikoloji İstanbul tarafından düzenlenen bu eğitimin amacı psikologların anaokullarında etkin bir şekilde çalışarak verimli olabilecekleri becerileri kazanmalarını sağlamaktır.

Eğitim 2 modülden oluşmaktadır.

I MODÜL
0-6 Yaş Çocuklarının Psiko-Sosyal Gelişimsel Özellikleri
Çocukla İletişim Becerileri
Çocukta Yaratıcılık- Oyun ve Oyuncaklar
Çocukların Gelişimsel Takibi- Gözlem ve Takip Formları Hazırlama
0-6 Yaş Çocuklarının Gelişimsel Değerlendirilmesi- Test ve Ölçekler
Anne-Baba Tutumları

II MODÜL
Uyum ve Davranış Bozuklukları
Zor ile Çocuklar ve Aileleriyle Çalışma
Aile İle Görüşme Teknikleri/ Temel Danışmanlık Becerileri
Aileye Yönelik Olumlu Ebeveynlik Becerileri Eğitimi
Krize Müdahale-Zorlu Yaşam Olayları ve Çocuklar
Mesleki Sınırları Çizebilme

Katılımcılar: Anaokullarında çalışan psikologlar ve çalışmayı düşünen psikoloji son sınıf öğrencileri ile okul öncesi kurumlarında çalışan öğretmen ve öğretmen adayları

Eğitim Tarihi: I. Modül 06.Şubat.2010 II. Modül 07.Şubat.2010
Eğitimin Süresi: 10:00-17:00
Eğitim Ücreti: Öğrenciler 100 + KDV
Profesyoneller: 180 + KDV

Katılım kontenjan ile sınırlıdır.
Kayıt ve ayrıntılı bilgi için lütfen bizimle iletişime geçin.
e-posta: info@psikolojistanbul.com
Tel: 0212-233 28 38

5 Ocak 2010

İnternet, Çocuk ve Psikoloji

Sürekli bilgisayar bağımlılığı ile ilgili olumsuz haberler duyuyoruz. İnternette her geçen gün daha fazla bağlanıyoruz. Peki internet ve bilgisayar bağımlılığı konusunda ne yapmalı? Psikolog Tolga Erdoğan konuyu Dijital Age için değerlendirdi.

14 yaşında bir çocuk annesiyle beraber geliyor. Çocuk umursamaz bir tavır içinde. Anne ise oldukça gergin. Sorunun ne olduğunu ve nasıl yardımcı olabileceğimi soruyorum. Anne, oğlunun bilgisayarın başından kalkmadığını söylüyor. Okuldan eve gelen çocuk bilgisayarının başına oturuyor ve neredeyse tüm zamanını orada geçiriyor. Bu sorunun başlangıç noktasını sorduğumda ilginç bir durumla karşılaşıyorum. Her şey ailenin, çocuğuna sene sonunda takdir ya da teşekkür belgesi getirmesi karşılığında bilgisayar sözü vermesiyle başlıyor. Çocuk üzerine düşeni yapıyor ve 7. sınıfın sonunda takdir belgesiyle geliyor. Aile de bunun üzerine verdiği sözü tutuyor ve kısa bir süre içinde bilgisayar alıyor. çağa ayak uydurmanın önkoşullarından biri olan internet bağlantısını da ihmal etmiyor. Çocuk 8. sınıfa başlıyor ve ilk dönem sonu karnesinde iki zayıf getiriyor. Bunun üzerine anne-baba öfkeleniyor ve derslerin kötüye gitmesinden sorumlu tuttukları bilgisayarı kolisine koyup kaldırıyor.
Çocuk, yıl sonu karnesinde altı zayıf getiriyor. Ayrıca okula devamsızlığı da oldukça fazla. Kısa bir konuşmanın ardından çocuklarının vaktinin büyük bir kısmını internet kafede geçirdiğini ve okuldan kaçma davranışının da çok arttığını öğreniyorlar. Bu noktada aile çaresizliğini fark ediyor ve profesyonel bir yardım almaya karar veriyor.

Okul başarısını ödüllendirmek amacıyla ailenin çocuğuna bilgisayar almasının bu şekilde sonlanması gerçekten üzücü. Ancak buna çok benzeyen en az on farklı çocuğun hikayesini dinlediğinizde sorun üzücü olmaktan çıkıyor. Üzüntü yerini endişeye ve korkuya bırakıyor.

Bütün teknolojik gelişmeler gibi bilgisayar ve internet de kendilerine has bazı sorunları beraberinde getirdi. Geçmişi oldukça kısa olduğu için insanlar üzerindeki uzun süreli etkileri fazla bilinmiyor. Ayrıca bu konuda yapılan çalışmaların sayısı da çok az. Ancak ruh sağlığı uzmanları “internet ve bilgisayar bağımlılığı”nı oldukça önemsiyor. Daha şimdiden ABD’de bu konuda çalışan klinikler açılmış durumda. Bilgisayar bağımlılığının ruh sağlığı alanında çalışan kişilerin temel kitaplarından biri olan DSM tanı kriterleri kitabının yeni sürümüne eklenmesi için çalışmalar devam ediyor. Yani yakın bir gelecekte “internet ve bilgisayar bağımlılığı” resmen bir hastalık olarak kabul edilecek.

İnternet ve bilgisayar teknolojisinin hayatımıza pek çok olumlu şey kattığı bir gerçek. Ayrıca pek çok işlemin internet üzerinden yapılır hale gelmesi bilgisayarı neredeyse bir zorunluluk haline getirdi. İlköğretime giden çocuklar ev ödevlerini internet üzerinden alıyor. Okul ve ders kayıtları internet üzerinden yapılıyor. Hastanelerin birçoğu randevularını internet üzerinden veriyor. Devlet neredeyse her tür işlemin internet üzerinden yapılabilmesi için yoğun bir çalışma içinde. Oyunlar, alışveriş, eğlence, sosyalleşme ve daha pek çok şey bilgisayarlarımızın içinde bize sunuluyor. Kendimizi bu dünyadan tümüyle soyutlamak ya da korumak amacıyla çocuklarımızı bilgisayarlardan uzak tutmaya çalışmak neredeyse imkansız. Bu durumda ne yapmak gerekiyor? Yani çocuklarımızın bilgisayarla sağlıklı bir ilişki kurabilmesi için nelere dikkat etmek gerekiyor?

Çocukların kaç yaşından itibaren bilgisayarla tanışmalarının uygun olacağıyla ilgili net bir bilgiye sahip değiliz. Ancak bir çocuğun televizyonu kullanmaya başladığı yaşlarda bilgisayarla da tanışması mümkün. Uzmanlar özellikle 2 yaşına kadar çocukların televizyondan uzak durmaları gerektiğini düşünüyor. Hatta Fransız Hükümeti çocukların 2 yaşına kadar televizyon izlemesini yasaklayan bir yasa bile çıkardı. 2 yaşından itibaren çocuklar ebeveyn eşliğinde bilgisayarla tanışabilir. Ancak bilgisayar başında geçirilen süre çok kısa tutulmalıdır. Çocuğun yaşı ilerledikçe süre de uzatılabilir. Çocuğun yaşına uygun ve gelişimini destekleyen oyunlarla oynamasına da izin verilmelidir. Ancak asla unutulmaması gereken şey zaman sınırının her zaman belli olması gerektiğidir. Bilgisayar ekranındaki görüntülerin çok hızlı değişmesi, sürekli dikkat çekici renklerin ve seslerin kullanılması çocuk üzerinde hipnotik bir etki yaratabilir. Bu da tümüyle serbest bırakılan bir çocuğun bilgisayarla saatlerce ilgilenmesine neden olacaktır. Bilgisayar başında uzun zaman geçiren çocuklar bir süre sonra akranlarıyla ilişki kurma güçlüğü çekmektedir. Ayrıca diğer her tür oyuncağı sıkıcı bulmaya başlamakta ve sürekli bilgisayarla oynamayı istemektedir. Birkaç dakika yerinde duramayan hiperaktif çocuklar bile bilgisayar ekranındaki görüntüleri izleyerek uzun süre oturabilmektedir.

Çocukların internette vakit geçirirken ailelerin dikkat etmesi gereken diğer konu güvenliktir. Çocuğun kullandığı bilgisayarda mutlaka güvenlik filtreleri kullanılmalıdır. Ayrıca sosyal paylaşım sitelerini kullanırken de kimlerle iletişim kurduğu mutlaka takip edilmelidir. Bilgisayar çocuğun odası yerine salon ya da oturma odası gibi ortak kullanım alanlarında bulundurulmalıdır. 12 yaşından büyük çocukların kullandığı internet kafeler aileler tarafından mutlaka bilinmeli ve kontrol edilmelidir.

Eğer çocuk sürekli oyunlardan bahsediyorsa, bilgisayarda çok fazla vakit geçiriyorsa, bilgisayarı kullanabilmek için ailesine yalan söylemeye başladıysa, internet kafeleri kullanabilmek için okuldan kaçma davranışı gösteriyorsa aile mutlaka önlem almalıdır. Bilgisayarı tamamen yasaklamak ya da tamamen serbest bırakmak kesinlikle uzak durulması gereken bir tutumdur. Çocukla iletişim kaybedilmemeli ve sorunun çözülebileceğine olan inanç anne-baba tarafından vurgulanmalıdır. Ancak sorun ileri boyuttaysa ve çocukla anne-baba arasında büyük bir çatışma varsa mutlaka bir uzmandan yardım alınmalıdır.

Bilgisayar ve internet bağımlılığı, önümüzdeki yıllarda en çok duyacağımız şeylerden biri olacak. Bilgisayarın bize sunduğu imkanlardan faydalanırken, zarar verici yönlerinden uzak durmak oldukça zor. Çocuklarımızı bilgisayarlardan uzak tutmaya çalışmak günümüz koşullarında hiç gerçekçi değil. Ancak tümüyle serbest bırakmak da bağımlılığa davetiye çıkarmaktan başka bir anlam taşımıyor. Çocuğa bu konuda çizilecek sınır ihtiyaçlarını karşılayabilecek ölçüde geniş olmalı. Ancak bir bağımlı olmasını engelleyecek ölçüde daraltılmalı. Farklı alanlardaki beceri ve yeteneklerini geliştirmek tehlikeden uzak tutmanın en sağlıklı yollarından biri. Aksi taktirde çocuğunuz muhtemelen bilgisayarı bırakıp televizyonun başına geçecektir ki belki bu da başka bir bağımlılık.

Bu yazı Ocak 2010 tarihli Digital Age dergisinde yayınlanmıştır.

2 Ocak 2010

ÇOCUK VE ERGEN PSİKOLOGLARIMIZDAN ŞEYMA ÇAVUŞOĞLU AİLEM.COM'DA "PSİKOLOGCA" KÖŞESİNDE YAZILARINI PAYLAŞIYOR...

Uzun zamandır Psikoloji İstanbul olarak ailem.com ile güzel bir işbirliğimiz bulunuyor. Sağlık, aile, bakım ve güzellik, beslenme ve diyet, gebelik öncesi, gebelik ve doğum, doğum sonrası,
çocuk gelişimi, psikoloji gibi pek çok alanda uzmanlar tarafından hazırlanan içerikleri takip edebileceğiniz ailem.com'da, bu ay itibari ile çocuk ve ergen psikologlarımızdan Şeyma Çavuşoğlu
"Psikologca" köşesi ile yazılarını paylaşıyor.

Çocuk ve yetişkinlere yönelik pek çok konunun yer alacağı "Psikologca" köşesini keyifle takip edeceğinize inanıyoruz.
Şeyma Çavuşoğlu'nun ailem.com'daki yeni köşesinin ilk başlığı ise tam yeni yıl için.

Psikolog Şeyma Çavuşoğlu/Yeni Yıl, Yeni Kararlar

Birkaç gün sonra yeni bir yıla merhaba diyeceğiz. Tüm dünyada yeni yıl kutlamaları için hummalı bir hazırlık var, binlerce insan yeni yılın gelişini heyecanla bekliyor.
Geri sayıma sayılı günlerin kaldığı yeni yıl, aslında pek çok kişi için tek bir akşamlık eğlenceden çok yeni bir geleceği ifade ediyor.

Peki, yeni bir yıl neden bu kadar önemli? Yeni yıla saniyeler kala yapılan geri sayım, pek çok kişinin yeni bir geleceğe yaptığı geri sayım. Yeni başlangıçlar, geçmiş yılın değerlendirilmesi,
geçen yıllarda yapılamayanların bu yıl gerçekleşebilmesi için önemli bir umut kaynağı. Yılbaşı yaklaşırken pek çok insan bu yıl bazı şeyleri değiştireceğinin sözünü veriyor.
“Bu yıl kendime daha fazla zaman ayıracağım”, “Ailemle daha fazla vakit geçireceğim”, “Sağlıklı besleneceğim”, “Para biriktireceğim” , “Arabamı değiştireceğim” gibi yeni yılla birlikte neyi
yapacaklarını ve neyi yapmayacaklarını listeliyorlar. Bazıları bu kararların bazılarına sadık kalırken diğerleri daha birkaç hafta dolmadan bu kararlarından uzaklaşıp isteklerini başka bir yıla erteliyor.

Hayatımızla ilgili isteklerimizi gerçekleştirmek için önemli bir motivasyonla girdiğimiz yeni yılda, yıl boyunca bu motivasyonumuzun devam etmesi ve isteklerimize ulaşabilmemiz için ne
yapmamız gerekiyor? Bunun içim ilk yapılması gereken “hedef belirleme”. Hedeflerimiz, güncel isteklerimiz arasından yapmaya karar verdiklerimizdir. Hedef belirleme önemli çünkü
bir şeyi elde etme sürecinde ne istediğimizi belirlemek, yeni amaçları oluşturmak ve sürdürmek için ilk adımdır. Hedef belirleme, önceliklerimizi saptamamıza, kendimizi düzene sokmamıza ve
hayallerimiz için doğru adımlar atmamıza yardımcı olur. Hedeflerimize sadık kalmamızı etkileyen en önemli unsur, bunu ne kadar istediğimiz ve bizim için ne kadar önemli olduğudur.
Eğer hedeflerimiz gerçekten istediğimiz bir şeyse ulaşmak için daha fazla çaba harcarız. Yeni yıl kararlarınızı hedef haline dönüştürmeden önce bunu ne kadar istediğinizi değerlendirin.
Bunun için de, listedeki her bir kararınız aşağıdaki değerlendirmeyi yapabilirsiniz:

Yazının devamını ailem.com dan okuyabilirsiniz.